Bugünkü makalemde Mahmet Doğrunun eserinden alınan DEVECİ dağından bahsedeceğim.
Beyler bahar mevsimi dağlara çıkarak zamanlarını yaylalarda dinlenerek geçirirler. LADİK (gümüş suyu) ten bir beyde o yıl yaylaya çıkar. Üç gece üst üste çok korkunç bir rüya görür. Dayanamaz hale gelir.
“ YARABBİ bana bu korkulu rüyayı bir daha göstermezsen senin rızan için bir deve kurban edeceğim der. Aradan aylar geçtiği halde adağını yerine getirmez. Rüyayı tekrar görmeye başlar, yine kurban adar. Ancak yine kurban kesmekten vazgeçer. Bey develeri sulayıp yatırır. Kendiside çobanıyla beraber yemek yemeğe oturur. Bu sırada bey, çoban ve develer oldukları yerde taş kesilirler.
YUSUFCUK KÖYÜ
Bir başka efsanede Seyit Kazım Türker in eserinden alınan YUSUFCUK efsanesidir.
Bir adamın ilk hanımından YUSUF ve HÜSEYİN adında iki çocuğu olur. Bir müddet sonra hanım ölür.
Adam yeniden evlenir. Bu hanımından da çocukları olur. Üvey anne YUSUF ve HÜSEYİN e çok zulum eder. Onları ağır işlerde çalıştırır. Evden uzak tutmak içinde sürekli kuzu gütmeye gönderir. Çocuklar yağmur ve soğuktan korunmak için evden bir çul parçası alırlar. Kuzuları güderken çulu kaybederler. Eve döndüklerinde üvey anneleri bunlara çok kızar. Bunların ikisinide fena halde döver. Gidin çulu bulun bulmadan eve gelmeyin der. Çocuklar gece geç vakite kadar çulu ararlar. Bulamazlar. Analıklarından da korktukları için eve gelemezler. Çaresiz kalan çocuklar
ALLAHIM bizi bu zalim ananın elinden kurtar ya kuş yap uçalım, yada kalpsiz bir taş yapda hiçbir şey duymayalım diye ALLAH a yalvarırlar. ALLAH da dualarını kabul eder. Her ikiside kuş olup uçarlar. Bu kuşlar ;
“ YUSUF çulu buldunmu, YUSUF çulu buldunmu ? “ diye öterek hala çulu ararlarmış
KÖSTEBEK ÖYKÜSÜ
Zengin bir ağa adamlarıyla bebaber koyunlarını kırktırırken bir dilenci sadaka istemek için yanlarına doğru gelir. Dilencinin geldiğini gören ağa sadaka vermemek için, kırktıkları yünlerin altına saklanır ve adamlarına kendisinin burada bulunmadığını söylettirir. Meğer dilenci kılığında gelen adamda HIZIR ( as ) imiş ağanın yünlerin altında saklandığını görür ve ağaya ;
“ Kıyamete kadar dünya yüzü görmeyesin, ALLAH sana bir daha dünya ışığı göstermesin Köstebek olarak toprağın altında yaşıyasın dile beddua eder.
HIZIR ın bedduası kabul edilir. Ağa köstebek olur. Yeryüzüne çıkmak için toprağı eşer fakat bir türlü yeryüzüne çıkamaz.
Semiha Karadavut un eserinden alınmıştır.
Bugünkü anlatacakların bundan ibaret olup, haftaya başka bir makalede buluşmak üzere yazımı Ziya Gökalp ın ALAGEYİK adlı şiiriyle kaldığımız yerden devam ediyorum. Hepinize selamlar saygılar, sevgiler
ALA GEYİK
Dağdan yürü kırdan git
Altın köşke çabuk yit
Seni bekler ezeli
Orda dünya güzeli
Bin yıllık çile doldu
Bunu dedi sır oldu.
Yedim sırlı elmayı
Gördüm gizli dünyayı
Gündüz oldu geceler
Ak sakallı cüceler
Korkunç devler hortladı
Cinler cirit oynadı
Kesik başlar yürürdü
Saçlarını sürürdü