Cömertlik, misafirperverlik, güleryüz ve sadakatli dostluk denilince Başkentte herkesin gösterdiği tek adres Harput Kültür Derneği. Gelenek, görenek, saygı ve nezaketin hakim olduğu bu güzide mekanda Elazığ kültür ve gelenekleri en orijinal haliyle yaşanıp, yaşatılırken genetiği bozulmamış güzel huylu insanlarının izzet, ikram, sohbet ve muhabbetleriyse tüm gönülleri fethediyor.
Birkere efsane bir başkanları var. Samimi gönlü, iltifatkar üslubu, entellektüel centilmenliği ve aydın simasıyla herkese akrabamsı bir yakınlık hissettiriyor. İnce ruhu, zarif iletişimi ve tevazu abidesi has karakteriyle asalet dolu bir derya. Haliyle onun yanı, yakını ve etrafıda krndi gibi aynı edep, erdem ve erkana sahip kıymetlerle dolunca otağları tüm güzel gönüllerin birleşme noktası oluyor.
Tarih, kültür ve edebiyatın rakipsiz otoritesi İdealist Bürokrat Osman ERANALP Hocam Elazığ ve Elazığlıları şu şekilde tarif ediyor; “Elazığ dağı taşı zümrüt, suları şifalı, sofrası açık, insanı cömert, tarifsiz erdem ve güzelliklerle süslü yakut bir diyar. Bu asil toprakların kutsi nimetleriyle beslenen her can vatanına, milletine, bayrağına, Kur’an’a emsalsiz bir sadakat ve maneviyatla yoğruluyor. Üstelik birde Kürsübaşı gibi ilim, irfan, izzet, ikram okullarında töreyle yetiştikten sonra işte gördüğünüz gibi Süleyman KÜRKLÜOĞLU, Fahri DEMİRÇELİK, Hüseyin DÜZGÜN, Ali Hıdır ERTEM, Mithat ZOROĞLU, Edip AYDIN, Dindar ORMANOĞLU, Hüseyin CEVİZCİ, Fahmettin AYDIN, Bekir KARAŞAN, Ümit DURAK ve burdaki birbirinden güzel insanlar gibi onur abidesi eşsiz şahsiyetler ortaya çıkıyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin böyle bir fazilet idolü, saygı okulu ve görgü ekolü göremezsiniz.” diyor.
Dikkatimi çeken aleni bir kerameti arzetmek istiyorum. Mekanları en fazla 20 kişilik ama nasıl oluyorsa herseferinde fizik kurallarını ters çeviren 60’ın üzerinde misafir sığdırıyorlar. Sanki yer gönüllerine göre genişliyor. Bu kutsi mekanın Evliya ruhlu Başkanı Süleyman KÜRKLÜOĞLU kendi elleriyle çiğ köfteler yapıyor, yemekler pişiriyor, masalar açıyor, tabakları topluyor, çayı ayrı, çorbası ayrı, karpuzu, kuruyemişi, suyu ayrı hepsinede teker teker koşarak servisler ediyor. Yüzüne bir nüans ne yorgunluk, ne bıkkınlık, nede bir keyifsizlik asla yansıtmadan büyük demiyor, küçük demiyor herkese hizmet üstüne hizmetler sunuyor. Süleyman amca lütfen ben yardım edeyim dediğimde “Özgüncüğüm Peygamber Efendimiz insanların en makbulü ve efendisi insanlara hizmet edenlerdir buyurmuş. Onun hadisine ve tarifine mazhar olabilmek için bu zevki, bu duyguyu, bu ibadeti kimseye kaptırmam, siz çekinmeden oturun inanın ben huzur ve gururla koşuşturuyorum.” Diyor. Hepimiz mahcubiyetle statik kalıyor, Onun emsalsiz asalet ve erdemini izliyoruz.
Bu Derneğin arifler meclisine Prof.Dr.Türker EROĞLU, Hasan ÖZTÜRK, Tuncay ŞEKERCİOĞLU, Kemal-Lokman TASALI, İsmail KOÇKAYA, Cengiz POLAT, Selahattin ŞAHİN, Osman ERANALP gibi öyle bilge, öyle derya kıymetler geliyor ki, onların ağzından çıkan her kelime sükut-u heyecanla dinleniyor. İşte bu 23 Haziran’da da somut olmayan kültürel miraslarımızın en şahikalarından biri olan Türkiye ve Türk Dünyasında onlarca değişik versiyonlarının uygulandığı Oğuz Boyları Sohbet Geleneklerimizden Kürsübaşı Meclisini orijinaline en uygun ritüelleriyle toplayarak, yine efsane bir kültür fırtınası estirdiler.
Osman ERENALP Hocamın dediğine göre Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilatı UNESCO, Dünya genelinde kültürel çeşitliliğin korunarak desteklenmesi hedefleri ve vizyonuyla, Kürsübaşı Meclislerinide temsili listelerine dahil ettirmiş.
Başkanların Kralı Süleyman KÜRKLÜOĞLU, erdemine aşık olduğumuz bu asaletli töreyi bize şöyle anlattı; “Harput kültürünü ifade eden Kürsübaşı, eski Harput evlerinde ısınmak, sohbet etmek, eğlenmek amacıyla etrafında toplanılan kürsü formatında düzenlenmiş aslı çamur sıvalı süslü bir sobadır. Tüm tatlı sohbetler, ziyafetler, türkülü eğlenceler, masallar, hikayeler, oyunlar o kürsü formatındaki sobanın etrafında doyumsuzlaşınca ruhen uyuşan kafadarlar liderlerinin adıyla anılan kollar oluşturup, her gece başka bir evde sıralanarak gurup toplantıları yapmışlar. Her koldada mutlaka benim gibi güzel yemekler yapanlar bulunurmuş. Toplanılacak eve tedarik edilen malzemeler saatler öncesinden gönderilir, o evin kadın ve çocukları akşam olmadan bir başka akrabaya veya komşuya gider, evlerini o gün toplanacak misafirlerine bırakırlarmış. Yapılacak yemekler, eğlenceler, söylenecek türküler, hoyratlar, mayalar, anlatılacak fıkralar, mizahi oyunlar, yarışmalar, bilmeceler, latifeler, ağır şakalar, cezalar teker teker planlanır, bir sonraki toplantı yeri ve yiyeceklerin kimin alacağı da kura ile belirlenirmiş.
O zamanlar bizim Harput’tun her mahallesinde “Oda İşletme” adeti varmış. Zengin konaklarında selamlık dairesi, orta hallilerin evindede selamlık odası bulunur, müdavimleri akşamla yatsı arasında buralarda toplanırlarmış. Her odanın müdavimi belli olduğundan birinin başka bir odaya gitmesi hoş karşılanmazmış.
Özellikle ilim adamlarının selamlık odalarının müdavimleri hep mektep medrese görmüş kimselerden olduğu için adeta bir ilim yuvasına dönüşür ve çok kalabalık olurmuş. Burda Fuzuli, Nedim, Fitnat Hanım, Baki, Nef’i, Nabi, Ziya Paşa ve Sadi gibi şair ve ediplerin eserleri okunur, sanatsal detayları incelenir, hemde akil yorumlarla edebi analizleri yapılırmış. Sesi güzel olanlar Süleyman Çelebi'den Mevlit, Abdülvasi Çelebi'den Halilname, Ahmed-i Dili'den Camasname, Devletoğlu Yusuf'un Vikaye Tercümesi, Ahmed Mürşidi'nin Ahmediyye'si, Karadavudzade'nin Deldil-i Şerif yada Deldil-i Hayrat'ı, Feth-i Kala-yı Selasil, Muhammediye, Kısas-ı Enbiya, Siyer-i Nebi, Ebu Müslim, Battal Gazi, Danişmendname, Saltukname, Müzekki'n-nüfs, Mızraklı İlmihal, Hz. Ali Cönkleri ve Battalgazi Hikayeleri okur, menkıbeler anlatırmış.
Dikkat ediyormusunuz hem ahlaki maneviyat, hem sanatsal ruh, hem genel kültür kazandıran dini, ilmi, musıki, mektebi, asri iletişim, edep, erkan, saygı, hürmet, hizmet, ikram, görgü kuralları, örnek şahsiyetler, birlik-beraberlik erdemleri, destansı kahramanlıklar ve toplumu kaynaştırarak yücelten nekadar fazilet varsa hepside uygulanarak öğretiliyor. Ülkemiz dahil Dünyada ne kadar üniversite varsa hiç birisi inanın Kürsübaşı müfredatına, maarifine ne ulaşabilir, ne yetişebilir. Allah vergisi tek başına bir Elazığ Kültürüdür Kürsübaşı. Bu meclislerde yetişen değerlere izafen Harput beyefendisi denildiğinde bu tarifin içeriğini siz düşünün. Canım Elazığ’nın uzun kış gecelerinin bu efsane atmosferini, eşsiz müfredatını ve emsalsiz eğlencelerini kim anlatabilmişki ben anlatayım.” Dedi.
Benim memleketimde neden böyle bir zenginlik yok diye biraz kıskançlık, biraz imrenme, ülkem adına çok büyük bir gurur ve bu arifler meclisine davet edilmeninde yücelten onuruyla karmaşık duygulara büründüm. Anlatanın kendini geliştirdiği, dinleyen kendini yetiştirdiği bu arifler meclisinde kabul görmek, onların otağında, ocağında pişmek Dünyanın en yüksek diplomasını kazanmak demektir.
Bende herkes gibi Türk asaletinin, islam adaletinin, insani, insafi, ikrami ve irfani güzelliklerimizin bu kadar asil, bu kadar aziz, bu kadar yüce olduğunu Harput Kültür Derneğinde tadıyor, başkanı ve tüm emektarlarına gönüller dolusu dua, takdir ve hayranlıklarımı arzediyorum.