Tecavüzde en üst sıradayız, ne büyük gurur. Özgecan olayından sonra toplu taşıma araçlarına tek binmeye korktuk. Dolmuşta yalnız kaldıysak gideceğimiz yere varmadan indik. Bir gün amcam rahatsızlandı ve ben onu görmeye Ankara’ya gittim. Aşti’de inip dolmuşa bindim. Elimde küçük valizim vardı. Nerede ineceğimi biliyordum. Fakat ineceğim yere gelmeden dolmuş başka bir tarafa döndü. Şoföre ineceğim yeri söyleyince yanlış binmişsin hanımefendi ilerde indireyim oradan bin dedi. Dolmuşun içi kalabalıktı ve yağmur yağıyordu. Bir kaç yolcu inince oturdum. Bir kaç durağı geçtik hala beni indirmemişti. Kendimi tekrar hatırlattım dönüşte indireceğini söyledi. Yolcu git gide azalıyordu, yağmur hızlanmış hava kararmıştı. Korku filmi gibiydi. Kuzenime yanlış dolmuşa bindiğimi birazdan geleceğimi söyledim. Bağlıca’ya girdik. Bağlıca yeni semt olduğu için birkaç yıl önce yolları çamurluydu, sokaklarda ışık yoktu, kapkaranlık bir semtti. İki kız kalmıştık. Caminin orda ineceğim diye arkamdan ses geldi. Son kalan yolcuydu. Yüzüne keşke inmesen diye tedirgin bir şekilde baktım. O bir an önce inmek için can atıyordu. Oh şükür geldim tek parça der gibi koşarak kayboldu karanlıkta. Korkmuştum aklıma ilk Özgecan geldi ne yapmalıydım. Bir şey olsa kim duyardı, kim bulurdu beni bu dağ başında. Yağmur yağdığı için burada indireceğim dedi.
Hep bir bahane buluyordu. Köşeyi dönünce ileride derken bir tek ben kalmıştım. Valizimi görünce nereden geldiğimi sordu. Kısa ve öz cevaplar veriyordum. Amcamın ve kuzenimin beklediğini hep vurguluyordum. Kafamda başka şeyler vardı. Bir şey yapsa bu dağ başında camı nasıl kırarım, kapıyı nasıl açarım gibi düşünceler vardı. O konuşuyordu. Benzin alacağım dedi. Benzinlikte durduk yağmur devam ediyordu. Şoför indi. Gençti, zayıftı kapıyı açtı sen otur dedi. Bana dolmuş birazdan geçer durdururum dedi. Kapıyı açınca inip koşsam mı yoksa sonum Özgecan gibi mi olur diye düşündüm. Belki o benim kadar şanslı değildi. Böyle bir fırsatı bile olmamıştı. Kaçmalıydım. Niye oturuyorum ki dedim ileride dolmuş bulurdum. Islanayım hiç umurumda değildi. Bunları düşünürken şoför geldi. Bana poşet uzattı. Bu ne dedim. Sana su ve tadelle aldım dedi. Biliyorum çok korktun dedi. Ama benden sana zarar gelmez, valizin olduğu için seni bu yağmurda bırakmaya içim elvermedi. Evini tarif et evinin önüne kadar götürüyüm dedi. Orda kendimden, düşüncelerimden, ön yargımdan utandım. Yerin dibine geçtim ve evimin kapısının önüne kadar bıraktı. Çok teşekkür ettim. İyi ki senin gibiler var dedim. Bir dolmuş şoförü şerefsizlik yaptı diye hepimize mal etmeyin dedi. Çok haklıydı utandırma beni daha fazla dedim ve indim. Ayağım toprağa basıyordu ve tek parçaydım. Hala güzel insanlar vardı. Adını şanını unuttum. Ama ona bir kez daha teşekkür etmek istiyorum buradan. Çekin ellerinizi çocukların, gençlerin, hayvanların üstünden. Pisliğinizde boğulun. Biz de susmayacağız, haykıracağız. Kapanmaz yaralar açtınız. Yaraları daha derinlerde şimdi nasıl iyileşir bilmem ama bizim hep utancımız insanlık sınavımız olarak kalacak.