İnsanın yaratılış sırrını çözebilmiş değiliz. Doğum sürecini de takip edemiyoruz. Bir damladan bir insan yaratmak Allah’a mahsus bir şey. Bizim bilemediğimiz bir anne karnı hayatı var. Sonra çocukluk, sonra gençlik ve olgunluk dönemi. Allah ömür vermişse bir de ihtiyarlık dönemi yaşıyoruz.
Garip ve bilmecelerle dolu bir hayat. Her insan aynı yaşta ölümü tatmıyor. Doğmadan öleni var, doğumda ölen var, çocuklukta ölenimiz var, gençlikte ve ihtiyarlıkta ölenimiz var. Bunun sırrını çözebilmek zor, dedik ya en iyisini Allah bilir. İlahi adalet diyor geçiyoruz.
Ölüme çare bulanmamız oldu mu? Yok, ölümsüz dünya var mı o da yok. Her canlı ölümü tadacaktır ayeti kerimi gereği- ölüyoruz. Yani doğumda sır, ölüm de sır. İnanç kısmını yok saydığınız da doğumun da ölümün de boş olduğuna hükmediyorsunuz. İşte bu nokta da ilahi vahiy ve din devreye giriyor: doğumun da yaşamın da ve ölümün de bir anlamı olduğuna inanıyorsunuz.
Ölüm yok oluş mu; Yoksa yeniden diriliş mı? Ölümden sonra hayat var mı, toprağa gömdüğümüz insan yeniden dirilecek mi? Nasıl bir varlık olarak dirilecek ve bu diriliş nasıl olacak? Bütün bunlar bir mucize ya da sırlı düğüm değil midir? Ölüm ve ötesini biz sadece inanç değerlerinde buluyoruz. Aklımızla fikrimizle çözebilmiş değiliz.
Hayat da bir muamma nasıl yaşayacağımız, ne olacağımız nelerle karşılaşacağımız belli mi, belli değil. Ölüm günü belli mi o da bir muamma sırlı bir bilmece... Ölüm anını saatini bilsek mı iyi olurdu, bilmesek mı? Bu da bir sırlı düğüm değil midir?
İnsan olarak kısa ya da uzun bir ömür yaşıyoruz. Yaşam tarzımız da farklı. Burada da İnanç devreye giriyor. İnsana bir yol çiziyor. Sırlı düğümler bilmeceler devam ediyor. Her türlü tedbirleri alsak da almasak da hayat rüzgârı bizi oardan oraya sürükleyip duruyor. Bu da bir sır değil midir?
Dedik ya ölümlü sonu hiç birimiz bilemiyoruz ve o anı düşünemiyoruz. Ama kaçınılmaz son bizi yakalayıp hayattan koparıyor. Ne zaman hangi saatte ve nerede nasıl öleceğimiz de sırlı bir bilmece?.. Bilmecelerle dolu bir hayatı yaşamaya devam ediyoruz. Neden niçin nasıl sorularına çözüm bulabilmiş değiliz. Bütün bunları vahiyle çözüyoruz.
Ölüm bir kurtuluş mudur yok oluş mudur? İnsan için bu da bir bilmece değil midir? İnanç değerlerimiz bütün bunlara bir yorum getiriyor ve ilahi buyruk insana yol gösteriyor (Elbette bu inananlar için geçerli).
Bir başka garip olan bilmece nedir? Sevdiğimiz bağrımıza bastığımız uğruna can verdiğimiz dostlarımız (anne, baba, sevgili yar, yaren, eş ve çocuklar) ömrünü tamamlayıp ölümle noktalandığında bu sırlı muamma devam ediyor.
Öpmeye kıyamadığımız can paremiz dostlarımızı sarıp sarmalama yerine beyaz bir kefenle yedi kat toprağın altına gömüp üzerine de bir kamyon toprak döküyoruz kalkmasın diye...Bu da sırrı bir bilmece değil midir dostlar?.. Demek ki hayat Bilmecelerle dolu... Eğer ilahi bir buyruk ve peygamberler olmasa idi insan bütün bunlara bir çözüm yolu bulamazdık.
Sevdiklerini yakanlar da var denize atanlar da var ... Bir şey demek mümkün mü? Evet mümkün bu da bir inanç meselesi kabul edersiniz etmezsiniz.
Bütün bu mucizevi düğünleri ne çözüyor? İlahi vahiy. İnanırsınız inanmazsınız ama o yaşam denen meçhule bir çözüm yolu sunmak zorundasınız. Bu düğümleri- bilmeceleri çözemezseniz insanca da yaşamanız ve hayatı anlamanız mümkün olmaz. Dünya yalan, ömür kısa, yarınlar da karanlık değil hayatın anlamını bilerek şerefiyle ve inancıyla yaşayabilenlere selam olsun.