Ne kadar çok gürültü var hayatımızda. Seslerin karmaşasına gürültü diyebiliriz ya da birbirleriyle yarışarak duyulmayı arzu etmelerinin ortaya çıkardığı yoğun ve anlamsız enerjiye. Sanki bütün sanal ses kaynakları Ziya paşa’nın “bizim diyarda söyleyeni değil bağıranı dinlerler.” sözünü hal lisanlarıyla terennüm etmekteler. Herkes bilmez belki bu sözü ama herkes farkındadır. “Sanal ses kaynakları” diye bir ifade kullandım; çünkü gerçek sesin gürültü olması söz konusu değildir. Bazen gürültüye maruz kalması ya da gürültü içinde kaybolması mümkündür. Sanal, gerçekte olmayan, gerçek alemde yeri olmayan, yersiz, ayakları yere basmayan, suni, yapay, sonradan olan ve sair anlamlara gelir ya da getirilebilir. Bunun tam karşıt anlamlısı olarak gerçeği ya da hakikati koyarsak onu da; gerçekte olan, yeri ve yurdu belli olan, ayakları yere sağlam basan, önceden de var olan anlamlarını ihtiva ettiğini söyleyebiliriz.
Bazen akordu bozulur sesimizin/sözümüzün, tıpkı bir bağlama gibi. Ve gerçekle yani olması gerekenle arasındaki mesafe açılır. Bu mesafe büyüyünce adeta bir sanal ses kaynağına dönüşürüz. Çünkü sözümüzün “gerçekte” bir karşılığı yoktur. Çünkü akordumuz bozulmuştur. Kelimelerimizin ayarı kaçmıştır. Her kelimenin bir kodu vardır, bu kod birden fazla anlama gelebilen kelimelerde birden fazladır. Ve kelimelerin kodlarını karıştırıp onlara gerçekte var olmayan şeyleri söyletirsek, gerçekle kelimelerin de arasını açmış ve kelimelerin de hakkına girmiş olmaz mıyız? Kelimelerin kodu derken, bir cümleyi yazarken ya da söylerken tam olarak ne anlatmak istediğimize dair düşüncemiz, dikkatimiz ve zihinsel alanımızdaki yoğunluğumuzun ortaya çıkardığı enerjiden kelimelerimizin payına ne düştüğünü kastediyorum. Bir cümle kurarken, bir şarkı söylerken, bir enstrüman çalarken belki aynı kelimeleri, aynı sözleri ve aynı notaları kullanmanıza rağmen neden hep aynı anlamlar, aynı hisler aynı hissedişler ortaya çıkmaz?
Peki ya kastettiğimiz anlamın dışında anlaşılmayı; yani yanlış anlaşılmayı nereye koyacağız? Burada meselenin muhatapla aynı frekansta olmama yönü vardır. Yani kelimeye dudağımızdan dökülürken, ya da kalemimizden akarken yüklediğimiz kodun, adeta şifrenin muhatapta da olması gerekir yoksa o kodu çözüp kelimenin içine giremez.
Dijıtal bir uygulama olmadan bir bağlama nasıl akort edilir? Önce akordu sağlam olan bir bağlama sesine ihtiyaç vardır. -Eğer işinizde mahirseniz ve doğru sesi hatırlıyorsanız bir bağlamaya ihtiyaç duymayabilirsiniz.- Akordu bozuk bağlamayı, akortlu bağlamaya göre çekmek gerekir. Elinizde sağlam akortlu bir bağlama yoksa ve akortlu sesi yani olması gereken sesi yani gerçek sesi hatırlamıyorsanız bağlamanızın akordu bozuk kalır.
Doğada -insan ve insandan sonra olan herşey hariç- akordu bozuk bir ses bulamazsınız. Dolayısıyla evrende sanal ses kaynağı yoktur. Rüzgar da bir şeyler anlatır, akarsu da. Kuşların cıvıltısı da yağmurun yağması da, denizin mavisi de. Eğer akordunuz bozuksa ve gerçek sesinizi hatırlayamıyorsanız doğadaki gerçek sesler belki kendinizi akort etmenize, kendi sesinizi bulmanıza yardımcı olur. Doğaya, denize, toprağa, kelimelere selamla...