Günümüz eğitim sistemi bireyleri bilgiyle donatmayı hedeflese de, bu donanımın insanı "adam" yapmaya yetip yetmediği tartışmaya açık bir konudur. Okullar, sayısız dersle zihni beslerken, kalbin ve karakterin inşasını çoğu zaman göz ardı eder.
Şurdan mezun oldum ,şunu yaptım, bunu yaptım; burada okudum, şunu bitirdim, bunu aldım, şuraya gittim’ demekle insan değer kazanmaz. Asıl önemli olan neyi yaşadığın, kim olduğun, nasıl davrandığın ve etrafına nasıl dokunduğundur. Tecrübeler, samimiyet ve içtenlik karakterimizi oluşturur.
Adam gibi adam diye kime deriz?
Vicdanlı ve merhametli
Cesur, mert ve dürüst
Vefalı, hakkı gözeten
Yalan söylemeyen, gıybet etmeyen
İftira atmayan
Sevene ve saygı duyana değer veren
Teşekkür etmeyi, özür dilemeyi bilene deriz . Bunlardan bir kaçı yoksa senin diploman beş para etmez. Eğitim, diploma; ne kadar kıymetli olursa olsun, bu değerleri kazanmak veya yaşamakla asla eşdeğer değildir. Asıl “adam olmak”, karakterimizle, gündelik tutum ve davranışlarımızla ilgilidir. Üniversiteler, diplomalar bilgi kazandırır ama merhamet, dürüstlük, saygı gibi erdemler, kalpten gelen bir seçimdir.
Bu tanımı aklımızın bir köşesine yerleştirelim: İyi insan olmak, sıralanan erdemleri yaşatmakla mümkün. Eğitim bir araçtır, esas mesele; hangi insan olmak istediğimizdir. Sözün kısası ne okursan oku hangi makama yükselirsen yüksel , sen o insanın gördüğü kadarsın ve ona hissettirdiğin ,yaşattığın kadarsın...