2025 yılı "Aile Yılı" ilan edildi. Güzel... Ama soruyorum size: Hangi aileye göre? Hangi gerçekliğe göre?
Bir sabah saat 8' de herhangi bir apartmanın kapısını çalsanız, büyük ihtimalle açan olmaz. Çünkü evde kimse yoktur. Anne-baba işe gitmiştir, çocuklar okuldadır. Ev dediğimiz o sıcak yuvada sabah saatlerinde sadece sessizlik hâkimdir. Oysa bir zamanlar aynı saatte ocakta çay kaynar, çocuk kahvaltısını eder, anne el sallayarak çocuğunu okula uğurlardı. Artık o kahvaltı sofraları kurulmuyor.
Anne çocuğun ne zaman okuldan çıktığını biliyor ama eve ne zaman döner, Allah bilir. Çünkü artık onu kapıda bekleyen bir anne yoktur. Akşam yorgunlukla eve dönen anneler, iyi kötü bir sofra kurma telaşına düşer. Ne çocuğunun derslerine yetişebilir ne de eşiyle iki kelam edebilir.. Yemekten sonra toparlanır, biraz televizyon derken göz kapaklarına yenik düşer.
Günümüz ailesi böyle. Hayat pahalılığı anneleri de evin dışına itti. “Bir şey eksik olmasın” diye başlayan çaba, zamanla çocukları sevgiden eksik bırakmaya başladı. Evladının beslenme çantası dolu olsun diye, çocuğun ruhu aç kaldı farkına varmadan.
Madde kullanım yaşı oldukça düştü. Zorbalık, istismar her yerde... Çocuklar artık sokakta da okulda da güvende değil. Anne ise iş yerinde...Bilmelisiniz ki evde olan anneyle dışarıda çalışmak zorunda kalan annenin çocuğu aynı değildir.
Çocuklar “güvende hissetmeyi” ister. Okul çıkışında karşılayan bir anne, evde bekleyen sıcak bir yuva budur gerçek koruma. Ve ne yazık ki artık bu yok.
Şimdi tekrar sormak istiyorum: 2025 "Aile Yılı" mıydı gerçekten?
Aileyi korumak istiyorsak, anneleri desteklemeli, onların evde kalabilmesini sağlayacak sosyal politikalar üretmeliyiz. Çünkü aile, ancak içinde yaşayanlarla vardır.
Kutlama afişleriyle, temsili projelerle değil… Gerçek adımlarla yaşar aile.
Ve bugün aile, sadece ekonomik değil, duygusal bir çöküş yaşıyor.
Aileyi korumak istiyorsak, önce aileyi anlamamız gerekiyor.