Yaz ayının geldiği şu günlerde, kimi tatile denize gitti kimi memleketine gitti, kimileri de çeşitli nedenlerle herhangi bir yere gidemedi. Biz gedemeyenlerin ve ilimiz dışından gelen misafirlerin rehberi olarak yaz ayının sıcak günlerinde hoş eğlenceli vakit nasıl geçiririz, bugün nereleri gezebiliriz diyen dostlara yardımcı olmak üzere bu yazılarımızı kaleme aldık.
Yaz ayının geldiği şu günlerde, kimi tatile denize gitti kimi memleketine gitti, kimileri de çeşitli nedenlerle herhangi bir yere gidemedi. Biz gedemeyenlerin ve ilimiz dışından gelen misafirlerin rehberi olarak yaz ayının sıcak günlerinde hoş eğlenceli vakit nasıl geçiririz, bugün nereleri gezebiliriz diyen dostlara yardımcı olmak üzere bu yazılarımızı kaleme aldık.

Kalenin surlarına çıkarak, diğer ziyaretçiler gibi yüksekçe bir noktadan kuş bakışı, Güzel Ankara’yı izlemeye koyulursunuz. İzlerken de aklınıza o milli mücadelenin hayali gelir ve gururla ve onurla hülyalara dalarak çevreyi izlemeye devam edersiniz. İşte o an mutlu bir tebessüm kaplar yüzünüzü. Kendinizi rüyada gibi hissederken çocukların gürültüsüyle kendinize gelir ve kaleyi keşfe devam edersiniz. Tabii bundan sonra birlikte geldiklerinizle birlikte hoş bir sohbete dalarak, yürümeye devam edersiniz.

Kale İçi Yolculuk
Kale’nin iç kapısından geçerken o tarihi yapının sizin üzerinizdeki etkisi bir başka olduğunu iliklerinizde hissedersiniz. Kapı girişinde otantik giysisiyle şeker macunu satan esnafın namelerini dinleyerek ilerlersiniz. Yanınızda çocuk varsa ona bu macundan alırsınız hatta kendinize de alarak, adeta çocukluğunuza gider, o anın mutluluğunu yaşarsınız. Kale içerisine ilk girdiğiniz andan itibaren yol boyunca hediyelik eşya satıcılarını görürsünüz. İçerilere doğru ilerledikçe antika ürün satan dükkânlardan- hediyelik eşya satanlara, şeker macunu satanlardan- pamuk şeker satanlara ve sanatsal tablo satan müzelerden- kafe, restoranlara kadar birçok dükkânı yan yana sıralı görürsünüz. Restore edilmiş binalarda hizmet veren esnafın ürünlerini inceleyerek beğendiklerinizi sevdiklerinize alırsınız. Yorgunluk hissetmeden yaptığınız kale keşfinin, daha sonra tatlı bir yorgunluğunu açlıkla birlikte hissetmeye başlarsınız.

Tatlı Bir Yorgunluk Molası
Beraber geldiklerinize acıkan var mı, şurası güzel bir yere benziyor bir şeyler yiyelim, hem de biraz dinlenme molası veririz diyerek, beğendiğiniz bir restoran ya da kafenin bahçesinde oturursunuz. Yemek, çay ya da kahve molası sonrası keşfe devam edersiniz. Tarihi binaların arasından filme dalmış izleyici gibi akar gidersiniz. Birde bakmışsınız ki kale içi keşfin sonuna geldiğinizi ancak kale çıkış kapısıyla farkına varırsınız. Kale kapısından çıktığınızda buranın girdiğiniz yer değil diğer kapı olduğunu görürsünüz. Bu çıktığınız ya da kaleye giriş yaptığınız kapının önemi yok. Önemli olan hissettiklerinizdir.

Müzeler
Hızınızı alamadan bu kez de kale çevresini keşfe başlarsınız. Kale kapısı çıkışının tam karşısında Rahmi Koç oyuncak müzesi ve divan pastanesi, yanında ise Erim Tan arkeoloji ve sanat müzesi yer alıyor. Sol tarafında ise aşağıya doğru uzanan eskiden At pazarı denilen, şimdilerde antikacıların, hediyelik eşya satıcılarının ve kafe restoranların bulunduğu turizme kazandırılmış yerler bulunuyor.

sanat eseri ürünlere kadar çok çeşitli malzemelerin arasında adeta kaybolursunuz. Burada gezintiniz bittiğinde dışarı çıktığınızda sizi bir mutluluk kapladığını hissedeceksiniz. Arkeoloji ve sanat eserlerine ilginiz varsa yan tarafta bulunan Erim Tan arkeoloji müzesine geçebilirsiniz.

Kale Çevresi
İlginizi çekmiyorsa At pazarına yönelerek sağlı sollu sıralanmış antika, hediyelik süs eşya, kafeler, restoranlar ya da salaş lokantalardan oluşan yine restore edilmiş, mağazalara bakınarak aşağıya doğru inersiniz. Aşağıdan kıvrılarak ve yine dükkânları, çevreyi gezerek yukarıya doğru yönelirsiniz. Bu dönüş yolunda yine tarihi, Camii’ye denk gelirsiniz. Büyük bir dikkatle

Camii’yi inceler, üzerindeki tarihçeyi okursunuz. Beraberinizdekilere iyi ki bugün böyle bir gezi yaptık diyerek mutluluğunuzu birbirinizle paylaşırsınız. Meydanlığa geldiğinizde yine bir çay, kahve veya soğuk bir şeyler içmek üzere kafelerden birisine geçer oturursunuz. Bir tatlı yorgunluk kahvesi sonrasında, Anadolu Medeniyetler Müzesi kaldı. Arkadaşlar orayı da gezerek bugünlük gezimizi tamamlayalım diyerek, müzeye doğru koyulursunuz.

Oyuncak müzesi, Kale kapısı ve Erim Tan müzesini geçerek, Anadolu Medeniyetler Müzesine gitmek için aşağıya yönelirsiniz. Beş dakikalık aşağıya doğru yürüyerek müzeye ulaşırsınız. Saat 08.30- 18.30 saatlerinde haftanın her günü açık olan müzeye, 150 TL ödeyip giriş yaparsınız. Büyük bir merakla giriş bileti alarak içeri girerek, etrafı seyre koyulursunuz.

Burada geçmiş zamanlarda yaşamış insanların kullandığı mutfak eşyasından –aksesuara kadar antika olmuş çok sayıda esere bakarak, hatta bazı ürünlere şaşırarak ama mutlu bir şekilde müzeden ayrılırsınız.

Müze çıkışında araca yönelmeye başlarken yeniden iyi ki buraya geldik. Güzel bir gündü değil mi arkadaşlar tekerlemesiyle mutlu ve huzurlu bir şekilde evinize dönersiniz.

Güzel bir gün geçirmek, mutlu ve huzurlu olmak, bunu da mevcut imkânlarınız çerçevesinde yaptığınızda, anlarsınız ki ufak şeylerle de mutlu olabiliyormuşsunuz.

Mutluluğun sırrı, ne parada, ne pulda, sizdeymiş.!

Haftaya yeni bir gezi yolculuğumuzda birlikte olmak üzere hoşça, dostça ve sağlıkla kalın.

Turabi Küçük