Anadolu’da yoldan gelenin eline bakılır.
Yoldan gelen ne getirmiş, çam sakızı çoban armağanı ne sunmuş.
Her siyasetçi ziyaretinde, daha doğrusu bakan veya icracı kurum yöneticisi ziyaretinde de beklentilerimiz yoldan gelenin heybesi misali, bir umut bakıyoruz.
Son konuğumuz Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu.
Sayın Uraloğlu, çalışkan, dinamik, masa başı yerine saha da olmayı tercih eden bir bakan. Bu durum Yozgat Hava Limanı ziyaretinde de kendini gösterdi.
Beklediğimiz bir tarih vardı, acaba Yozgat Hava Limanı ne zaman açılacak?
Sayın Bakan 2026 sonu dedi.
Hatırlarsanız hava limanı alanından çıkan suyun 5 stadyum büyüklüğündeki çukuru kapatmak için sadece 1 yıl kaybettik.
Yozgat’ta bina anlamında çok güzel yatırımlar oldu, ama baktığımızda bir kader ortaklığı çıkıyor karşımıza; hiçbir devlet yapısı zamanında tamamlanmamış.
Son örnek stadyum, inşallah ışıklandırmalı halini kaybetmeden açılır, Ekim gibi tarih verildi buraya.
Sayın Bakan affetsin, verdiği tarih bizleri ziyadesiyle mutlu etti ama umut vermedi. Tarihler ne hikmetse YOzgat’ta tutmuyor, ya müteahhit işi batırıyor, ya önemsemiyor, ya da batırdığı paraları devlet süspanse ediyor.

Bir bakan gelir bir bakan gider!
Anadolu’da bir söz var: “Yoldan gelenin eline bakılır”.
Eskiden köy odasına giren yabancının elinde ne var diye bakılırdı; bir tutam tuluk peyniri mi getirmiş, yoksa “çam sakızı, çoban armağanı” misali bir niyet mi sunmuş… Şimdi o yabancının yerini bakanlar, genel müdürler aldı. Gelenin önünde heybe yok ama ağızdan çıkan cümleye bakıyoruz: “Ne getirdin Yozgat’a?”
Geçtiğimiz günlerde de Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu konuk oldu şehrimize. Şurası kesin; Sayın Bakan oturduğu yerden yönetmeyi seven bir profil değil. Yani “klima serinliği” sevenlerden değil.
Sahaya çıkan, şantiye gezen, “yüklenici nerede kardeşim” diye seslenen bir profil. Yozgat Hava Limanı’na gelişinde de aynı enerjiyi gördük. Etrafına bakıyor, kontrol ediyor, soruyor… Vatandaş da bir taraftan cep telefonuyla o anı çekiyor; belki tarihe not düşeriz diye.
Ama asıl mesele şu: “Yozgat Hava Limanı ne zaman açılacak?”
Yıllardır aynı soruyu soruyoruz, herkes farklı yıl veriyor. Sayın Bakan bu sefer topu uzağa değil, kalenin içine bıraktı: “2026 sonu” dedi.
Helal olsun, net yıl verdi.
Peki içimiz rahatladı mı?
Hiç sanmıyorum.
Çünkü biz bu filmin fragmanını değil, tamamını ezbere biliyoruz.
Hatırlayalım…
Stadyum 2018’de ihaleye çıktı, “en geç 2020’de biter” denildi. 2025’e geldik, hala “Ekim’de açıyoruz” deniliyor. İnşallah ışıklandırmaları kaybeden açılır da, taraftar “feneri getir” diye tribünde bağırmak zorunda kalmaz.
Adliye Sarayı 2012’de temeli atıldı, “24 ayda teslim” denildi. 36 ay sürdü. Üç yıl gecikme var, kimse nedenini bilmiyor ama herkes “müteahhit batmış” diyor.
Hava Limanı’na dönersek; mesele sadece müteahhit değil. Hatırlayalım, alandan çıkan su nedeniyle 5 stadyum büyüklüğünde çukur oluştu, onu kapatmak için 1 yıl boşa gitti. Ya arkadaş; hava limanı yapıyoruz, yüzme havuzu çıkıyor. Böyle kader mi olur?
Bizde “tesadüf” kelimesi olağanüstü bir şeye denk gelir. Ama Yozgat’ta tesadüf diye bir şey yok, kronik gecikme var.
Şimdi diyeceksiniz ki: “Sayın Bakan tarih verdi ya, daha ne istiyorsun?”
Evet verdi.
Ama Yozgatlı olarak takvime değil, beton mikserinin döndüğü güne inanıyoruz.
Bakın bir fıkra anlatayım.
Temel’e demişler ki “Senin ev ne zaman bitecek?”
Temel demiş “Müteahhitin parası bittiğinde.”
“E nasıl olacak o?”
“Ben de bilmiyorum, ama her sene gidip çaya davet ediyorum, moral veriyorum.”
Yozgat’ın halini anlatan daha net bir fıkra yok. Biz de her gelen bakanı çaya, kavurmalı tandıra davet ediyoruz; moral veriyoruz, motive ediyoruz. Ama sonunda “iş bitti” yerine “süre uzadı” yazısı görüyoruz.
Şimdi gelelim gerçek soruya:
2026 sonu gelecek. Peki Hava Limanı gelecek mi?
Takvime baktığınızda “evet” diyorsunuz.
Ama Yozgat’ın tarihine baktığınızda otomatik “hayır” çıkıyor.
Normal şehirlerde “tarih” bir sözdür.
Yozgat’ta “tarih” bir tahmindir.
Ben yine de iyimserim. En azından “biz hava limanı yapıyoruz da gecikiyoruz.” Kimsenin böyle bir yatırımı hayal bile edemediği şehirler var bu ülkede.
Ama samimi bir şey söyleyeyim mi?
Biz tarihe değil, uçak sesi duyduğumuz gün inanacağız.
O yüzden Sayın Bakan’ın heybesi boş değil. Tarih verdi. Bu da bir şeydir.
Ama biz o heybeden küçük bir “uçak bileti” görmek isterdik.
Belki üstünde şöyle yazardı: “YOZ–IST İlk Uçuş: 2026 Yılı Sonu”
İşte o gün… Yozgat’ta çoban bile davul zurna ile ineğini ağıla gönderecek, emin olun.