​Bugün bir ayrı dertlendim bir ayrı düşündüm hepimizin yarası, kalbimizi sızlatan bir mesele diyerek yazmak istedim. İnancımızın incelikli tuzaklarla yıpratılması ve eğitim kurumlarımızdaki değer kargaşası.
​Asırlardır bu toprakların harcı olan İslamiyet, maalesef ki her dönemde hem dışarıdan hem de içeriden gelen sinsi darbelerle sarsılmaktadır. Düşman, artık cephede değil, zihinlerde savaşıyor. Halkımızın inancını, batıl inançlar ve kaynağı belli olmayan, uydurma rivayetler (hadisler) yoluyla bulandırma çabasını görüyoruz. Oysa Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ne güzel buyuruyor:
​“Kim bilerek bana yalan isnad ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın.”
​Bu uyarı, bize her duyduğumuz sözü sorgulama, aklımızı ve kalbimizi Kitap ve Sünnet’in sağlam temeline oturtma sorumluluğu yüklüyor. İşte bu temel sarsıldıkça, toplumumuzun direği de zayıflıyor.
​Toplumun en hassas noktası olan eğitim kurumlarımızdaki manzara ise, bu zayıflamanın en acı göstergesidir. Bir yandan başörtüsü serbestisi ile dinî bir vecibenin yerine getirilmesine sevinirken, diğer yandan bu serbestlik ortamını fırsat bilen bazı eğitimcilerin, mesleğin vakarından uzak, hatta dinimizin temel edep ve haya kurallarıyla çatışan kıyafetleri tercih etmesi büyük bir çelişki yaratıyor.
​Açık göbekler, vücut hatlarını belli eden taytlar, mini etekler...
- Şunu çok merak ediyorum bir çocuk başörtüsünü dinî bir emirle takarken karşısında ki bu denli açık giyinen bir eğitimci, kimin emrini yerine getirmektedir? Nefsinin mi, Şeytanın mı yoksa modernlik adı altında dayatılan medeniyet maskeli bir emrin mi? İşte bunu merak ediyorum...
​Çocuklarımızın, en meraklı dönemlerinde , değer yargılarının şekillendiği bu kritik yaşlarda, maalesef ki çıplak bacaklar ve vücut hatlarını izleyerek ders dinlemek zorunda kalıyorlar. Evet İslam’da tesettür ayeti ilk erkek için indi. Hatta Kur’an-ı Kerim’de erkeklere hitaben:
​“Mümin erkeklere söyle, gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar...” (Nur Suresi, 30. Ayet)
​emriyle, öncelikli sorumluluk erkeklerin göz kapaklarına yüklenmişti. Ancak bu sorumluluk, yetişkinler içindir. Çevresindeki yetişkinlerin bu denli açık giyinmesi karşısında, henüz nefsini kontrol etmeyi öğrenememiş bir çocuğun zihninde oluşan karmaşayı düşünmek bile istemiyorum.
​- Eğitimci, sadece bilgi aktaran değil, aynı zamanda rol model olan kişidir. Bizim kuşağımız, öğretmenlerini takım elbisesi veya resmi kıyafetleri içinde gördüğünde, onlara hem saygı duyar hem de mesleğin ciddiyetini kavrardı. “Saygınlık kıyafetle olmaz” demek kolaydır; ancak kıyafet, o mesleğe duyulan saygının ve verilen önemin ilk göstergesidir.
​Artık bu kılık kıyafet serbestiyetine bir sınır çizilmeli, öğretmenlerimizin o eski vakarlı duruşu geri kazanılmalıdır. Çocuklarımız, kendilerine bilgi veren kişilerin ciddi, saygın ve mesleğine yakışır bir kıyafet içinde olduğunu gördüğünde, dersi de ciddiye alacak, öğretmene de saygı duyulacaktır.
​Neslimizi yetiştiren eli ciddiyete davet etmek, geleceğimizi kurtarmaktır. Bu vatan hepimizin, değerlerimiz ise mirasımızdır.
Bu gün bu yazıyı yazdıysam bilin ki bir sebebi vardır.
Hürmetlerimle