Bugün Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıldönümü.
Bu yüzden kalemi elime aldım. Bir resmî anma metni yazmak için değil; onu, hatıraların içinden süzülen gerçek hâliyle, insan yönüyle, sessiz ama derin duruşuyla anmak için…
Mehmet Âkif Ersoy’u her yıl saygıyla anarız. İsmini söylerken ayağa kalkar, İstiklâl Marşı’nı coşkuyla okuruz. Ama çoğu zaman, o marşı yazan insanı yeterince düşünmeyiz. Oysa Âkif, sadece büyük bir şair değil; acı çeken, direnen, inanan ve sonunda eriyerek giden bir adamdı.
Nizamettin Nazif Tepedelencioğlu’nun hatıralarında anlatılan o sahne hâlâ gözümün önünde: Daracık bir yazı odası, adi bir tahta masa, gıcırdayan bir iskemle… Kocaman bir elin küçücük bir kalemi kavrayışı… Ve bir kâğıtta beliren ilk cümle:
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak…”
O an, bir şiirin değil; bir milletin kaderinin yazıldığını kim bilebilirdi?
Âkif, o gün ne alkış düşünüyordu ne de verilecek ödülü. Hatta beş yüz liralık mükâfat kendisine hatırlatıldığında verdiği cevap, onun kimliğini özetler niteliktedir:
“Onu almayacağım… Ben bugünkü isyanı en iyi ben ifade etmek istiyorum.”
Bu cümlede kibir yoktur. Aksine, omuzlarına yük binmiş bir vicdan vardır. Millet yanarken susamam diyen bir adamın sesi vardır.
Yıllar sonra İstanbul rıhtımında görülen Mehmet Âkif ise bambaşka bir hâldedir. M. Fehmi Reyhan’ın anlattığı gibi; bedeni erimiş, zayıflamış, adeta bu dünyadan çekilmeye başlamıştır. Ama ruhu hâlâ ayaktadır. Hastalığının en ağır günlerinde bile memleketi sorar, umut eder. Umudu, son nefesine kadar terk etmez.
26 Aralık 1936 gecesi… Nefes almak artık çok zordur. Odada Kur’an okunur. Ve Mehmet Âkif, hayatı boyunca inandığı hakikatin sesiyle bu dünyadan ayrılır. Bu, bir şairin değil; büyük bir imanın vedasıdır.
Âkif, gösterişli bir hayat yaşamadı. Konforlu koltuklarda oturmadı. Ama arkasında bir milletin yüreğine kazınmış bir marş bıraktı.
Bugün hâlâ “Korkma” diyebiliyorsak, biraz da onun yüzündendir.
Belki de Mehmet Âkif’i anmanın en doğru yolu, onun gibi olmaya çalışmaktır:
Hakkın yanında durmak, menfaati elinin tersiyle itmek, doğru bildiğini söylemekten korkmamak…
Ruhu şad olsun.
Mekânı cennet olsun.
Bu topraklar, senin gibi adamlara her zaman muhtaç, Âkif.