Kur'ân kalplere kuvvet gönüllere gıda, ruhlara şifâdır. Onu tekrar tekrar okumaya ve anlamaya ihtiyacımız vardır. Gıdanın tekrarı kuvveti artırdığı gibi Kur'ân-ı Kerîm'i tekrar okumak da manevî gıdamızın kaynağıdır. "Kur'ân hem zikir, hem fikir hem de ibadettir. Hem sadırlara şifa, hem de mü'minlere hüdâ ve rahmettir."
     Bir çok kişi, sadece Kur’an’ı dinlemekle “Bu güzel söz asla bir insan sözü olamaz. “Bu ancak Allah  kelâmıdır.” diyerek Müslüman olmuşlardır. Bütün insanlar toplansalar Allah’ın sözü kadar güzel ve mükemmel bir söz söyleyemezler. 
     Kur’an buna şu ayetle işaret eder: “…Andolsun insanlar ve cinler bu Kuran'ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.”
(İsra suresi, 88. ayet.)
     Kur’an’ın anlatış ve üslublarındaki güzellik, söz sanatlarındaki zenginlik, az sözle çok şeyler anlatması, kalp ve ruhu etkisi altına alan akıcı ahengi, harf ve kelimelerinin seçimindeki ruhu okşayan zevk gibi birçok özellikleri ile mucize derecesindedir. Bundan dolayı, peygamberimizin en büyük mucizesi Kur’an’dır. 
     Kur’an okuyan kişilerin ona olan saygı ve hürmetlerinin bir göstergesi olarak abdestli okumaları gerekir. Allah, bunu Kur’an’da şöyle emretmiştir: “Ona ancak tertemiz olanlar dokunabilir” (Vakıa suresi, 79. ayet.) 
     Kur’an’ı “Tecvid Kaidelerine” uygun bir şekilde, yavaş yavaş ve mümkünse manalarını da anlamaya çalışarak okumak daha iyi bir davranış olur. Kur’an’ı özenle okumaya işaret eden bir ayet-i kerimede Allahü Teala şöyle buyurmuştur: “…Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku.” (Müzzemmil suresi, 4. ayet.)
     Peygamberimiz (s.a.v) de şöyle buyurmaktadır: “Kur’an okuyarak evlerinizi nurlandırın; Yahudiler ve Nasraniler gibi evlerinizi mezarlar edinmeyin. 
Bir evde ne kadar çok Kur’an okunacak olsa, o kadar hayrı artar ve ehli çoğalır. Gökyüzündeki yıldızların dünya sakinlerine ışık tuttuğu gibi o ev de gökyüzü sakinlerine ışık tutar.”
     İmam Cafer-i Sadık (a.s) da bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Kur’an’ın okunduğu ve Allah’ın anıldığı evin bereketi artar; o eve melekler iner ve şeytanlar da o evden uzak dururlar. Gökyüzündeki yıldızların yeryüzü sakinlerini aydınlattığı gibi o ev de gökyüzü sakinlerine ışık tutar. 
     Kur’an’ın okunmadığı ve Allah’ın anılmadığı evin bereketi azalır; melekler o evden uzaklaşır ve o ev şeytanların uğrak yeri olur.”
Peygamberimiz (s.a.v) O'nu seve seve dinler ve O'na iltifat ederek: ” Seni Kur'an okurken dinlediğim zaman, Davud Peygamber'in Mizmarı sanki sana verilmiş gibi gelir bana”, derdi. Ebû Mûse'l-Eşari de bundan çok memnun kalır: “Yâ Resulallah: Vallahi senin dinlediğini bilsem, daha özenir, daha güzel okumaya çalışırdım,” derdi.
     Efendimiz'in (sav) şu tavsiyelerine kulak verelim: "Kur'ân okuyunuz! Zira o Kur'ân okuyanlara kıyamet gününde şefaatçi olarak gelecektir. 
Evlerinizde çok çok Kur'ân okuyunuz! Çünkü Kur'ân okunmayan evde hayır az,  şerde çok olur ve o ev halkı daima sıkıntılı ve huzursuzdur. Kalbinde, kafasında Kur'ân'dan hiçbir âyet bulunmayan kimse harap bir ev gibidir. Kur'ân apaçık bir nur, hakîm bir zikir ve en doğru yoldur." Mübarek üç
ayların içerisinde bulunuyoruz  bu dönemde bolca Kur’an okuyarak anlamını kavramaya çalışalım 
inşallah...