Monşer: Evladım, sen daha dünyayı tanımamışsın, elbette her şeye ve her duruma muhalefet edeceksin, sonra ben korkarım, bazı iyi şeyler için “İyidir, güzeldir” diyemem. O zaman “Fondaş” lar bana hemen “Yandaş, yalaka” damgasını vururlar. Bek ben “Milli muhalifim” benim görevim bu. Ben şunca senedir muhalefet yaparak bu yere geldim.
Kariyerim ortada, sevilen sayılan bir düşünür-yazarım. Hem okuyanlarım hem takip edenlerim hem de yüz binlerce sevenlerim var. Ben sevenlerimin ümitlerini boşa çıkartamam. Onlar benden muhalefet etmemi istiyorlar ben de ona uyarak muhalefet görevimi sürdürüyorum. Halkın bir kısmı da benim gibi düşünmüyor olabilirler. Onlar da zaten “Koyun, sürü, karnını kaşıyan adam, bir paket makarnaya satılan” adamlardır ve pek bir önemi yoktur.
Odgurmuş: Ama efendim, İyi insanın, dürüst insanın doğru olan şeylere “Doğru” buna karşılık “Eksik ve yanlış” olan şeylere de “Yanlış” diye söylenmesi gerekmez mi: Dürüst insanlar böyle hareket ederler.
Monşer: Evladım, hayatta doğru dürüst ne var ki de ben de doğru iyi diye yazayım, söyleyeyim. Şöyle bir etrafına bak evladım, her şey berbat, ekonomi çökmek üzere, senelerdir bekliyorum her bahar, her sonbahar kriz çıkma ihtimali %90 (!) oranlarında, siyasi krizler kapımızda dolaşıyor, etrafımız düşmanlarla çevrili. Tek parti döneminin korkutma, yıldırma sloganı olan “Türkiye’nin 3 tarafı denizlerle, 4 yanı ise düşmanlarla çevrili” vecizesi! Bugün bile geçerliliğini sürdürüyor. Her aklı evvel! Sıkıştıkça bu sloganı dile getirir. Sonra “Kanaat sahibi” çırağım görüyorsun şimdi terör her gün onlarca can almıyor ama.
Bak Belediye başkanları yoktan sebeplerle tutuklanıp içeri atılıyor. Neymiş İbb’ yi soymuş soğana çevirmiş. Rüşvet almış. Partilileri, gazetecileri maaşa bağlamış. Asla inanmam. Öyle bir şey olsaydı bize de biraz pay düşer maaş bağlanırdı. Bak kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Ben bu durumda ne yazayım ne söyleyeyim ki iyi olsun. Evladım ben vatani bir görev yapıyorum. Bunları ben yazmazsam görevimi yapmamış sayarım. Bak sonra “Ulusalcılar” da benim gibi düşünüyorlarmış, varsın düşünsün, aslına bakarsan ben de biraz “Ulusalcı” sayılırım. Yok hatta biraz da solcu sayılırım. Ulusalcı-solcu olmanın bir mahsuru var mı? Yok tabi.
Odgurmuş: Hem diyorlar ki “Monşer’ in dediklerinin hiç birisi doğru çıkmıyor. Hiçbir seçimin sonucunu bilemedi diyorlar. Ayrıca Monşer kafasında hayali düşmanlar üretip o hayali düşmanlara karşı ‘Don Kişot’un yel değirmenleri ile savaştığı gibi savaşıyor” diyorlar.
Monşer: Sen ne diyorsun ya... Kendine gel. Ben ne yaptığımı bilirim. Bunca sene okuduk yazdık.
Boşuna mı okuduk yazdık. Neymiş efendim, seçim sonuçlarını bilemiyor tahminlerim tutmuyormuş. Tabi tutmaz bu millet böyle oldukça tabii ki benim dediklerim çıkmaz.
Bir kere benim oyumla dağ başındaki çobanın kullandığı oy aynı olursa elbette tüm hesaplar yanlış çıkar. Duydun mu azizim bunlara rey kullandırmamak lazım. Kim ki bunlar;
ayakları “poturlu”, bacakları “şalvarlı”, “cahil cühela” ile sen beni bir mi tutuyorsun. Kaldı ki ben Avrupa görmüş, gelişmemizi, kalkınmamızı ve ilerlememizi bile batıda gören bir insanım.
Elbette bu gerici halk beni anlayamaz. Ben ve benim gibiler (Ne kadar Marksist-ulusalcı tv varsa seyreder ve onları dinleriz.) bunlar da hep benimle aynı düşüncedeler. Biiiz bu millete 3-5 gömlek fazla geliyoruz.