Zaman nedir?
İnsan için ne ifade eder?
İnsanın yatıp kalkması, bir yerlere yetişmesi mi? Yoksa evrensel her yerde olması gereken uymaya zorunlu olduğumuz bir gerçek mi?
Bu ve benzeri sorular yüzyıllardır insanoğlunun, bilim adamlarının üzerinde durup, araştırdığı, cevap bulamadığı sorulardır. Zaman zaman bizlerin de beynini kemirir! Günlük hayatın koşturmacasında hiç fark etmesek de zaman hızla akıp gidiyor.
İnsanlık tarihinin en karmaşık ve bir o kadar da hayatımızın merkezinde duran bu kavram, belki de hiç tam olarak anlamadığımız bir sır.
Kimimize göre bir yere yetişme telaşı, kimimize göre ise evrenin değişmez bir düzeni. Peki, zaman gerçekten var mı, yoksa insanlar tarafından uydurulmuş bir araç mı?
Zamanı ölçüyoruz: Saatlerle, takvimlerle, güneşin doğuşu ve batışıyla. Bu ölçüler, hayatımızı düzene koymak için gerekli gibi görünüyor. Ancak zaman, bir duyguyu ölçemez; geçen bir dakikada duyulan özlemle bir sevinç anı aynı uzunlukta mıdır? İşte burada zaman, soyut bir kavrama dönüşür.
Bilimsel olarak bakıldığında zaman, evrenin işleyişinin bir parçasıdır. Ama insanın gözünde zaman, hatıralardan, pişmanlıklardan, umutlardan ibarettir. Geçmiş, bugün ve gelecek… Hepsi zihnimizin yarattığı bölmeler. Belki de bu yüzden, zaman hem elimizden kayıp giden bir su gibi hissedilir hem de durdurulamaz bir gerçeklik gibi üzerimize gelir.
Zaman akıp giderken, herkesin hayatında bazı önemli izler bırakır.
Zamanla ilgili sorular, insanın anlam arayışının da bir parçasıdır. “Yeterli zamanım yok” derken, aslında neyin peşindeyiz? Zaman mı bizi yönetiyor, biz mi zamanı? Belki de cevabı, onu nasıl yaşadığımızda saklıdır.
Zamanı sadece saatlerin ölçtüğü bir şey olarak değil, yaşamın anlardan oluşan bir dokusu olarak görmek gerek. Çünkü gerçek olan şudur: Zaman, insanın ona yüklediği anlam kadar var.
Gün içinde bir türlü zaman yetmediğinden yakınıyorsan bil ki zamanını çok kötü yönetiyorsun demektir.
Hayatta zaman iki şekilde akar. Biri nefes alıp verdiğin sürece kendi zamanın. Bir diğeri de yaşadığına tanıklık ettiğin ve zamanın su gibi akıp gittiği o özel anlar. Zaman kimse arasında ayrım yapmaz. Yeni bir güne başlandığında herkesin 24 saati vardır. Başarılı olmasıyla ilgilendiğin herkes zamanını nasıl kullanacağını bilen kişilerdir.
Zaman en kıymetli hazinedir, onu nasıl kullandığımıza çok dikkat etmeliyiz.
Cahiliye Arapları zarar ve ziyanı, zamanın kötülüklerine bağlardı. Bu gün bile insanlar başlarına bir iş geldiğinde, günlerin ve rakamların uğursuzluğundan bahsetmekteler. Böylece Cenab-ı Hak, asra yani zamana yemin ederek, insanlara kötülüğün zamanda değil kendilerinde olduğunu belirtmek için Asr suresi indirilmiştir.