Tarla dönüşü,
Bir solukta içtiğim
O köpüklü ayranı
Doya doya içmeyi özledim, annem.
Tava pişisinin dumanını
Çökeleğe bandırıp yemeyi,
Çeşmenin gözünden
Avuç avuç su içmeyi
Özledim, annem.
Ağzımın tadı kalmadı şimdi.
Yorgunum… hem de çok yorgun.
Oysa eskiden,
Toz duman demeden
Kan ter içinde orak biçer,
Sırtımda saman taşırdım.
Atsız, arabasız,
Düz yokuş demeden yürürdüm.
Şimdi hepsi geçmişte kaldı —
Ama ben hiç bu kadar yorgun
olmamıştım, annem.
Yayla gibi uzanan döşeğe
Kardeşlerimle doluşur,
Pamuk gibi yumuşacık
uykulara dalardık.
Şimdi yatağım büyük,
Yalnızlığım daha da büyük.
Mutlu uyuyamıyorum artık, annem.
Ablamın küçülen
elbiseleriyle büyüdüm ben.
Sen biçer, sen dikerdin.
Şimdi gardırobum dolu,
Renk renk, kat kat…
Ama hiçbiri yakışmıyor üzerime.
Sensiz, sanki çıplak kalmışım, annem.
Senli zamanı, eski beni özlüyorum.
İnsanlar yabancılaştı,
Yollar tuzak dolu.
Aynıyım hâlâ,
O çocuk hallerimle.
Çabuk kanıyorum,
Çabuk inanıyorum.
Çocuklarımı büyüttüm de
Kendim büyüyemedim bir türlü, annem.
Korkuyorum...
Merhametin pazarda satıldığı bir dünyadan.
Çıkar uğruna zalimleşen dostlardan,
Gülen yüzlü düşmanlardan…
En çok da sensiz kalmaktan
Korkuyorum, annem.