İlkokul öğretmenlerimizi çok severdik. İlkokuldan sona ortaokul ve liseyi okumak üzere Yozgat’a gelmiştim. Aslında öğretmen olmak istiyordum. Babam beni rahmetli dedemin talebi üzerine Yozgat İmam Hatip Okuluna yazdırdı. Öğretmen Okulu ve devlet yatılı okul sınavlarına defalarca katılmış ama kazanamamıştım. Sınavlar sonrası çok üzüldüm çok ağladım. Çünkü okumak ve öğretmen olmak istiyordum.
Yozgat İmam Hatip Okuluna başladım ancak kalacak bir yerimde yoktu. Kiralık ev tutacak imkanımız olmadığı için bir kaç dönem yakınlarımızın yanında kaldım. Bu vesileyle bana kucak açıp
evinlerinde beni misafir eden Elif Halama ve Üssük Enişteme (Hüseyin Susam’a) Rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun.
Daha sonra bir kaç arkadaşla ev tutmaya ve evlerde kalmaya başladık. Ev dedikse de kimsenin oturmadığı eski evlerdi buralar. Oralarda da çok hatıralarımız vardı. Bu vesileyle iki anımızı sizlerle paylaşmak istedim.
Birincisi Kırım’a (Köyümüze) babama yazdığım mektuptu. Evimizde ekmek kalmadığı için köye bir mektup yazıp köylülerimizle yolladım. Mektupta günlerdir aç kaldığımız ve harçlığımızın olmadığı için aç yatıp aç okula gittiğimizi yazmıştım. Sanırım biraz da dokunaklıydı. Mektup dedeme ulaşmış o da evdekileri hiddetle azarlamış çocuk aç susuz okula gidiyor sizin haberiniz yok diye hepsini fırçalamış babamı da yayan yapıldık Yozgat’a göndermişti. Aslında her ihtiyacımız köylerimizden geliyordu.
Rahmetli babam Yozgat’a gelince doğru okula uğrayıp Abdullah Çiğdemtekin (Müdür Yardımcısı) ile görüşüp durumu anlatmış ve mektupla bizi ağlattı diye biraz da sitemli konuşmuş.
Abdullah Hocam beni çağırttı; titreyerek kapıyı çaldım babamla birlikte gördüm. Rahmetli Abdullah Hoca beni bir hayli azarladı herkesi ağlatmışsın bize niye haber vermedin diye bir güzel fırçaladı. Tek kelime bile edemedim utancımdan...Biz ne güne duruyoruz bize neden haber vermedin diyordu.
İkinci anımızda biraz ileriki dönemlerde oldu. Yine bir eski evde kalıyorduk. Erzaklarımız bitmiş yiyecek ekmeğimiz bile kalmamıştı. Bu akşam ne yiyeceğiz diye plan yaparken. Akşam üzeri kapımız acı acı çaldı. Hasan arkadaşımız açtı kapıyı; gelen Arapça öğretmenimiz Rahmetli Gazi Öztürk’tü. Ondan çok korkar karşısında tirim tirim titrerdik.
Gazi hoca dedi ki: Çocuklar size misafir olarak geldim, acıktım bi şeyler yapında birlikte yiyelim. Arkadaşlarla göz göze geldik söyleyecek bi kelime bulamadık. Hasan arkadaşımız biraz muzipti: Hocam size ikram edeceğimiz yavan ekmeğimiz bile yok diye fısıldadı...
Rahmetli Gazi hoca hiddetlenmişti biraz da sitem ederek: Şurda yakın komşuyuz, evim size bir adım ama gelip neden durumunuzu arz etmezsiniz oğlum diyordu. Hem sitem ediyor hem de bize kızıyordu. Haydi kalkın bizim eve gidiyoruz, yengeniz yemekleri yaptı sizi bekliyor deyip hiddetle oturduğu yerden kalktı. Durumuzu önceden öğrenmiş ve ondan evimize gelmişti. Gerçekten de yenge hanım hazırlık yapmış yemekleri hazırlamış bizi bekliyordu. O hiddetli adamın yumuşacık yüreğine misafir olmuştuk..
Bu anımızı da hiç unutmam. Onların desteği ile hem Yozgat İmam Hatip Okulunu hem Yozgat Lisesini hem de Eğitim Enstitülerini bitirip hayata atıldık. Rabbim öğretmen olmayı da nasip etti bizlere...Ama şefkatli öğretmenlerimizin yardım ve desteğini hiç unutmadık, Allah onlardan razı olsun Ruhları şad mekanları da cennet olsun... Bizler işte onların eseriyiz.