Bu hafta ki yazacağım yazı çok başkaydı ama beynim parmaklarım çok başka şeyler yazdırıyor bana. Keşke güzel şeyler yazsaydım buraya ama olmadı.
Ömer Akses’i kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Kuzenimin eşinin akrabasıydı. Söz merasiminde karşılaştık. Artık akraba olduk dedik gülüştük.
Akrabalığımızda kısa sürdü. Hayat çok daha kısaymış meğer konuşacak çok konumuz vardı daha. Tam da yeni akraba olmuşken böyle gitmek olur mu? O gün memleketten konuştuk, bütün derdi Yozgat’tı. Bir kaç eleştirimi söyledim. Hem Belediye Meclisi ile ilgili hem de partisiyle ilgili. Dinledi, sorularımı cevapladı. Körü körüne bağlı olanlardan değildi.
Dava adamıydı. Davasından hiç vazgeçmedi. Hani bir insanı tanımazsınız ama hissedersiniz iyi bir insan olduğunu ondan zarar gelmeyeceğini. Ömer abi de öyleydi işte karşı tarafa o güveni verirdi çok asildi. Dünya efendisiydi. Milliyetçiydi. Çok iyi bir baba, çok iyi bir evlat, çok iyi bir eş, çok iyi bir esnaftı. Bu kadar iyiliğin vücut bulmuş haliydi. Selamsız geçmezdi. Vefat ettiği gün sosyal medyam Ömer abinin fotoğraflarıyla doldu.
Ne çok seviliyormuş ne çok seveni varmış. Ne güzel ne kıymetli bu. Herkes dürüstlüğünden, mertliğinden bahsediyor. Bu devirde dürüst kalmak böyle anılmak çok güzel.
Elbette kırıldığı insanlar olmuştur, üzülmüştür, hayal kırıklığı yaşamıştır. Keşke yaşarken kıymet bilsek. Kırmasak, dökmesek, sevildiğini kıymetli olduğunu hissettirsek.
“İyi ki var” köşemde keşke Ömer abiyi de yazsaydım. Keşke yaşarken iyi ki varsın diyebilseydim. Yüreğinin güzelliğine, merhametine teşekkür etseydim. Ya da etseydik. Giden gittikten sonra ne yazsak ne söylesek boş. Ömer abi için buraya kadarmış her ölüm çok erken ama Ömer abi için çok daha erken.
Yarım kalmışlıkları var, hayalleri var belki de. Dükkanının önünden geçerken dışarıda sigara içen Ömer abi olmayacak, gülümseyen, selam veren Ömer abi olmayacak. Ne kadar acı ve Yozgat için büyük kayıp. Babasına, dayısına kavuştu, neler sığdırdı kısacık hayatına. Kimseyi ayırmadı, ayrıştırmadı güzel insandı.
Kimsenin ekmeğinde gözü yoktu. Ekmeğini bölüşürdü, derdi savaşı kendisiyleydi. Hiç hırslı olmadı, hırsına yenik düşmedi. Hastaneden çıktığında çok sevinmiştik, atlattı dedik. Olmadı, aslında çok güçlüydü dirayetliydi, direnirdi
ama kalbi yorgun düştü. Yapamadı, keşke uzun bir hayat yazabilseydim buraya. Keşke geçmiş olsun dileklerimi yazdığım bir yazı olsaydı, ölüm acı ama gerçek. Yolun bittiği, sözün tükendiği yer burası. Hep güzel insanlar mı gider? Hep yarım mı kalır hikayeler. Hep çok sevilenler mi uğurlanır. Hep boğazlarda bir yumru mu bırakırlar. Peki kalanlar?
Sevdikleriyle birlikte bir yanlarını toprağa gömüp kalan kısımlarıyla kaldıkları yerden devam ediyorlar.
Kalplerinde kocaman bir bıçakla yaşıyorlar ve o bıçak her bayramda her doğum günlerinde daha da saplanıyor kalbe. Ölene mi kalana mı zor? Ömer abide mi bindi o beyaz atına. Dönmemek üzere gitti mi o dönülmez yola.
Bu dünyaya giderken iz bırakmak. Ne güzel bir insandı dedirtmek. Ömer abi bunu fazlasıyla yaptı. Ailesine, annesine, eşine, yavrusuna, sevenlerine sabır diliyorum. Biliyorum ki yapacak çok şeyin, gidecek uzun yolun vardı. Çok üzgünüm. Boğazım düğüm. Mekanın cennet kabrin nur olsun iyi ki varsın iyi ki vardın Ömer abi. İyi ki benim memleketimde doğdun iyi ki tanıdım iyi ki tanıdık seni…