İnsanlar artık eleştirmeyi uyarılmayı kabullenemiyorlar. Birisinin bir yanlışını görünce uyarın bakalım ne olacak. Biz bu kadar mı tahammülsüz hale geldik. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi anlayışı bitti. Bizim kardeşlik duygularımıza ne oldu ? Herkeste bir öfke, sinir, stres ve asabiyet. Bir birimize derdimizi anlatamıyoruz; bir birimize sahip çıkıp kardeşçe uyarıp  sevgi ve saygıda buluşamıyoruz.
     O hale geldik ki: artık bir birimize güvenimiz itimadımız kalmadı. Her konuya endişe ve şüpheyle bakar hale geldik; Allah sonumuzu hayreylesin. Makam ve mevki uğruna, ya da bir hırs uğruna girmediğimiz kılık, atmadığımız takla kalmıyor. Yalanın iftiranın bini bi para, kime nasıl inanacağımızı şaşırdık. Çünkü doğru sözlü güvenilir insan azaldı.  Güvendiğim dağlara kar yağdı deriz ya aynen öyle; dostluk arkadaşlık vefa kalmadı. Elimde fener gündüz vakti adam gibi adam arıyorum!
     Gittikçe bozulan ve laşkalaşan bir anlayışın mahkumu olduk.
 Her şeye rağmen para kazanmak hizmet ve kaliteye önem vermemek. Sadece kendi çıkarını düşünmek tek amacımız oldu. İş ahlakı, hizmet ahlakı, insana saygı ve hürmet duygusu kayboldu maalesef. 
     Kendi şehrimizde de çok daha net görünür hale geldi bu... İnsana saygı, iş ahlakı, müşteriye düzgün davranma ve aldığı işi doğru dürüst yapıp helal ettirme gibi bir düşünceyi tamamen terk ettik. “Müşteri memnuniyeti” diye bir düşünce yok artık: her şeye rağmen; ben haklıyım düşüncesi hakim. 
     Birbirimize saygı ve hürmet kalmadı. Yeterki sadece para kazanılsın yeter, gerisi hiç de mühim değil. Yazıklar olsun böyle bir zihniyete...
   Her şey paramı, evet birileri için her şey para; her şey makam mevki mi derseniz birileri için her şey makam ve mevki... Eskiden ne denirdi: Müşteri daima haklıdır; buyur dükkan senin kurban olsun. Ne hoş ne samimi ifadeydi bu!
     İnsanlarla güzelce konuşur anlaşır ve sıcak muhabbet ederdik. Adam işinizi yapmak için seferber olur sizi memnun etmek için uğraşırdı. Şimdi öyle mi müşteri memnuniyeti umrunda değil birilerinin...
     Hatta insanlar o işin sonunda helalleşirdi: Hakkını helal et baba dercesine... Şimdilerde hey gidi günler hey: İster işi beğensin ister beğenmesin, ister satılan mal kalıteli olsun isterse bozuk kimin umurunda.
     İnsan ve bir vatansever olarak ifade etmek gerekirse: asla her şey para için, her şey makam ve mevki için olmamalı. Buna ne dinim ne de vicdanım cevaz vermez. Bu olsa olsa inançsız materyalist düşüncenin ürünü olabilir. Bizim kitabımızda bu yazmaz; bizim kitabımızda insana saygı, iş ahlakı ve dürüst çalışma esastır. 
     Kaba saba düşünen kul hakkına giren insanlar  her iki dünyada da rezil ve rüsvay olacak insanlardır. Çünkü kazanılan haram ve haksız paranın sonu nedamettir pişmanlıktır.
     “Allah İyilik edeni ve işini en güzel yapanı, ihsan sahibi kullarını sever." 
(Bakara Suresi -195) 
Sevgili Peygamberimiz de (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Allah Teâlâ, birinizin yaptığı işi en iyi şekilde yapmasından memnun kalır.”
     İnsana hizmeti Hakka hizmet anlamında kazanır ve devam ettirirseniz işte o zaman hem hayatı hem de ebedi huzuru kazanmış olursunuz. Devlet malı kamu malı kutsaldır. Kişi hakkı hakların en üstünüdür. 
Kul hakkı da öyle... Malın, mülkün, hizmetin kutsalı: Hak ve halk uğrunda harcanmış olmasıdır.