Önceki zamanlarda da söylenir veya temenni edilir. Siyasi partilerimiz uzlaşsın, bir araya gelsin ülke meselelerine ortak çözümler bulsunlar. Siyasi partilerimizin uzlaşması, bir araya gelmesi ve ortak hareket etmesi elbette istenen ve özlenen bir konudur.

Şimdilerde ise Milliyetçi-ülkücü kökenden geldiği iddia edilen parti (ki 10 civarında) ve liderler bir araya gelsinler, uzlaşsınlar. Yeni güç meydana getirirler deniyor.

Konu genellikle; Pek fazla siyasi hesabı olmayan, bazı saf ve samimi duygular taşıyan insanlarımız; ya da küçük siyasi partililerce "Siyasi partilerimiz uzlaşsınlar, bir araya gelsinler". Temennisinde bulunurlar. Tabi samimi düşüncelerle iyi temennilerde bulunmanın hiçbir mahsuru yoktur. İnsanlar istedikleri kadar iyi temennide bulunabilirler. İşin garip tarafı; bu iyi temenniye o kadar inanırlar ki hayatın katı gerçeğinden uzaklaşırlar. İyi temenniler çoğu kez yaşanan gerçeklerle örtüşmez.

Esasında “Siyasi patilerimiz anlaşsın-uzlaşsın” demek çok olumlu bir cümle gibi görünüyorsa da bu temenni uzak bir ihtimal ve tuzak bir temennidir. Cümledeki kelimelerin çağrıştırdığı olumluluk imajını düşünerek, ne güzel bir temenni der ve biraz da hoş karşılarız. Bu iyi temenninin karşısında olumsuz bir cümle vardır ama “Siyasi partilerimiz uzlaşmasınlar mı? Ülke meseleleri sürüncemede, milliyetçiler dağınık mı kalsın” ve bu olumsuz cümleyi kimse kullanamaz.

Ama olaya tersten baktığınız zaman, bu temenninin hiç de geçerli bir durum olmadığı ve saf geçinenlere atılan bir yem gibi olduğu görülür. Çünkü siyasal partiler zaten birbirleri ile anlaşmamak üzere ve en baştan ayrılığı kabul etmiş olduklarından, bir araya gelmeleri, birlikte hareket etmeleri genellikle pek de mümkün olmaz.

Milliyetçiler arası bu birliktelik ve uyum eğer olsaydı bir parti kurulmuşken başka bir parti kurulmaz, kurulmuş olan parti ile hareket ederlerdi. Bu mümkün olmadığı için siyasal parti yöneticileri ya yeni şeyler söylemek ya da kendi düşüncelerini tahakkuk ettirmek ve hatta birlikte olduğu parti içinde diğer partililerle anlaşmazlığa düşerek kendilerine yeni bir yol seçmişlerdir.

Halbuki ne güzel temenni değil mi? Milliyetçiler uzlaşsalar bir araya gelseler daha güçlü olmazlar mı? daha iyi değil mi?

“Siyasi partilerimiz uzlaşsın” temennisi tabii ki güzel görünüyor. Fakat mevcut durum üzerinden biraz düşünmek lazım; Gücü elinde bulunduran, çoğunluğu sağlayan grup veya parti için hiçbir zaman uzlaşma gibi böylesine bir mesele söz konusu olmaz çünkü o siyasi parti seçim sandığında seçmenle uzlaşacak ve çoğunluğu elde edecektir. Diğer siyasi partilerinde seçmenle uzlaşıp çoğunluğu elde etmelerinin önünde hiçbir engel yoktur. Gücü elinde bulunduramayanlar ve ne yapsalar iktidar gücünü sağlama ihtimali olmayan bu küçük partiler bu konuya çok da hevesli görünürler.

Demokrasilerde kural sayısal çoğunluktur, siyasi partilerimiz de ülkede işleyen demokrasinin kurallarını ve siyasi partiler kanununu bilerek seçime katılırlar. Esas olan çoğunluğu elde eden siyasi partilerin tek başına veya koalisyon şeklinde iktidara gelmesi, işleri yürütmesi ve kararlar almasıdır. Bir sonraki seçimde bu durum değişebilir, bir başka siyasi ekip vatandaşla-seçmenle bütünleşip-uzlaşıp çoğunluğu elde ettiği takdirde yürütmeyi bu kez de onlar yaparlar.

Zayıf olan, elinde yeterli güç olmayan parti ve gruplar, güçlü olanı, öteki milliyetçi partiyi milliyetçiler nezdinde zor durumda bırakmak ve hizaya getirmek amacıyla “Uzlaşalım-bir araya gelelim“ derler. Yani “Benimle uzlaş, bir ara yol bulalım, benim gücüm yetersiz” demek isterler. Tüm iktidar karşıtları da bu koroya katılırlar, “Milliyetçi partilerimiz uzlaşıp, bir araya gelsinler, anlaşsınlar, işleri çabuklaştırsınlar” vs derler.

Sormak ya da düşünmek lazım.

Kiminle kim uzlaşıp bir araya gelecek, nerde, nasıl uzlaşılacak, hangi konuda, hangi ölçülerde uzlaşılacak, uzlaşma ölçülerini kim ortaya koyacak. Bunlar pek bilinen bir durum değildir.

Çoğunluk olan grubun veya siyasi partinin (Milletvekili sayısı bakımından) uzlaşmaya ihtiyacı var mı? Yok…

O halde gücü olmayanın bir taktiği gibi bir durum ortaya çıkıyor.

“Uzlaşsınlar “, “uzlaşalım “. Kulağa da hoş geliyor. Kelime iyi çağrışımlar yaptırıyor.

Aslına bakarsanız, vatandaş seçim sırasında partilere oy verirken, “Beni sen temsil et, benim isteklerimi sen tahakkuk ettir, benim sorunlarımı sen çöz beni sen temsil et” diyor. Vatandaş “sen meclise git, diğer milliyetçi partilerle uzlaş-birleş “diye oy vermiyor ki, öyle olsaydı vatandaş seçim sırasında sandıkta milliyetçi partileri bir çatı altında birleştirir. Tek parti çıkardı ve partiler sandıkta uzlaştırılmış olurlardı.

Sandıkta ayırdığımız partilerin mecliste ve başka zeminlerde uzlaşmasını beklemek biraz saf dillik olmuyor mu?

Biz seçmen olarak sandıkta görevimizi yapmaz, partileri uzlaştırmazken, o lider bu lider peşinde koşarken bizim yapmadığımız bir işi milliyetçi partilerin liderlerinden ve siyasi partilerden istemek aslında abesle iştigal etmekten başka bir şey değildir.

Diyelim partiler, ya da insanlar uzlaşmağa karar verdiler. Nerde uzlaşacaklar? Bir orta yol bulup da mı uzlaşacaklar, peki Orta yol her zaman en iyi yol mudur?

İnsanlar, bazı durumlarda siyasi partilere olduğu gibi, karşıda bulunan kişilere “uzlaşsanız”, “bir orta yol bulsanız” gibi şeyler söyler tavsiyede bulunurlar. Bu durum insanlar arasındaki meydana gelen olaylarda olduğu gibi. Siyasi partiler arasında da dile getirilir. İnsanların herhangi bir konuda, siyasi partilerin ise herhangi bir memleket meselesi konu olduğunda veya aynı kökenden geldiklerini iddia ettikleri zaman uzlaşmaları, bir noktada bir araya gelip sonuç almaları istenir. Bu istek ve temenni dışarıdan bakıldığında iyi ve makul bir temenni gibi görünür.

Fakat orta yol her zaman en doğru yol değildir.

Orta yol tarafların buluştuğu yoldur. Buluşulan bu yolun ise doğru olması gerekmez.

Buluşulması istenen bu orta yol her zaman tarafların kabul ettiği en doğru yol değildir. Taraflar kendi yollarından ayrılarak yeni bir yolda anlaşabilmiş olurlar. Bu uzlaşma ya da uzlaşılan konu sürekli de olmayabilir. Uzlaşılan ve orta yol denilen yol, geçici bir yoldur.

Bu yol orta yoldur. Ve illa da en doğru yol olarak kabul edilmez ve en doğru yolu temsil etmez.

Buluşulan bu orta yol bazen fikirlerinizden taviz vermenizi de gerektirebilir. Bazen de geçici bir durum olabilir. Bu yüzden orta yol denen bu yeni yola fazla mana yüklememek gerekir. Çünkü bu durum geçici bir durumdur ve yapılması gerekenler yapıldıktan, hedefe varıldıktan, uzlaşılan durum ortadan kalktıktan sonra herkes kendi bildiği yoluna doğru devam eder.

Yalnız göz ardı edilmemesi gereken bir durum vardır:

Bu milliyetçi partilerin birleşip bir araya gelmesi esasında pek mümkün bir durum değildir. Çünkü otururlar dururlar ve konuşurlar, güzel ve süslü kelimelerle temennide bulunurlar, heyecanlı nutuklar atarlar. Önemli yerlerden çok önemli bilgiler edinmiş gibi esrarengiz havalarda beyanat verirler.

Masa başında çeşitli hesaplar yaparlar, toplarlar, çıkarırlar bölerler, karekökünü alırlar ve bu neticelere bakıp hükümetler kurarlar, hükümetler yıkarlar, partiler kurarlar, birleştirirler, ayrıştırırlar çok yüksek! Stratejiler geliştirirler. Ardında da elmaları, armutları, erikleri ve hatta akasya ağaçlarını da toplarlar. Bu beş benzemezin toplamından kendilerince iktidar çıkarırlar. Tabi bütün bunları hep masa başında yaparlar. Bu plan ve programların hiçbirinin ayakları ise yere basmaz hep havada kalır.

Umut fakirin ekmeğidir misalinde olduğu gibi her hayali duruma ümit bağlarlar. Bu seçim tamam derler, şu kadar milletvekili çıkartacağız derler, biz en çok oy artıran partiyiz derler. Tabi yine bütün bunlar masa başındadır. Gerçek hayata pek uymaz.

Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir ve ittifak yapabilir.