İsrail’in İran’a dönük askeri bir operasyon planladığını çok uzun zamandan beri dile getirdik. Suriye rejiminin düşmesi sonrasında ise bu yıl içerisinde İsrail’in İran’a dönük askeri bir operasyon gerçekleştirme ihtimalinin giderek arttığı bölgeyi ve İsrail’i tanıyan tüm uzmanların ortak kabulü idi. Ve 13 Haziran itibariyle İsrail İran’a dönük askeri operasyonuna başlamış bulunuyor. Bu askeri operasyonun kısa ve orta vade de temel hedefi İran’ı askeri açıdan tamamen felç edip bununla birlikte İran’a ait nükleer tesisleri tamamen yok edilmesi amaçlanıyor. Şu ana kadar İsrail askeri açıdan İran’a son derece ağır bir darbe indirmiş gözüküyor.
Özellikle İran ordusu ve Devrim muhafızlarına mensup 20 önde gelen askeri liderin öldürülmüş olması ve bunun yanında 6 nükleer fizikçinin İsrail tarafından nokta operasyonlarla ortadan kaldırılması İran için son derece büyük kayıplar olarak görülmeli. İsrail İran üzerinde şu anda Suriye ve Irak’ta olduğu gibi rahatça hava sahasında dolaşıp bombalama yapabiliyor. İran İsrail için artık Suriye’den farksız bir ülkeye dönüşmüş durumda. Peki İsrail’in bu askeri operasyon sonucunda uzun vadeli hedefi nedir? İsrail’in uzun vade de temel hedefi İran’daki molla rejiminin yıkılmasını sağlamak. İran’da hali hazırda molla rejimi halkın çok küçük bir kesiminin desteğine sahip eğer İran rejimi aynen Suriye rejimine uygulandığı gibi askeri açıdan zayıflatılırsa İran molla rejiminin ayakta kalma ihtimali söz konusu değildir. İran ne ekonomik ne askeri ne de toplumsal olarak İsrail ile dolayısıyla ABD ile uzun vadeli bir savaşa girecek gücü olmayan bir rejime sahip. ABD her halükarda İsrail’e başta askeri olmak üzere her türlü desteği vermeye devam edecektir. Zira İsrail ABD’nin Ortadoğu’da ki ileri karakolu olan bir devlet niteliğindedir. İran rejimi ABD ve İsrail ile uzlaşmazsa ABD ve İsrail İran’daki rejimi devirmeye dönük hamleleri sıklaştıracak ve bunun sonucunda İran’da mevcut bulunan siyasi, toplumsal, etnik ve ekonomik sebeplerle İran içerisinde rejime dönük bir kalkışma meydana gelecektir. İran molla rejimi bu sürecin sonunda devrilecektir. Bu süreç içerisinde Türkiye nasıl bir tutum takınmalıdır? Türkiye öncelikle bu süreçte diplomasiyi öncelemelidir. İsrail’in bu tutumunun tüm bölge ülkeleri açısından kabul edilemez olduğu vurgulanmakla birlikte Türkiye askeri açıdan her türlü sınır güvenliğini tesis etmelidir. İran’da oluşabilecek olan kargaşalar karşısında kitlesel bir göçün Türkiye’ye yönelmemesi için tedbirlerini arttırmalıdır. Asla Suriye’de olduğu yeni bir göç dalgasına izin verilmemelidir.
Ve İran’daki olası rejim değişikliğine karşı Türkiye planlarını yapmalıdır. Türkiye ile İsrail’in askeri açıdan karşı karşıya gelme olasılığı yoktur.
Fakat bu Türkiye’nin teyakkuz halinde olması gerçeğinin önüne de geçmemelidir. Unutulmamalıdır ki bugün ki İsrail’i yöneten zihniyet yayılmacı ve hastalıklı bir zihniyettir. Ve Netanyahu hükümeti gerçekte İsrail’e her açıdan zarar vermektedir.
İsrail’de Netanyahu ‘yu desteklemeyen milyonlarca insan kendi hükümetleri tarafından da rehin alınmışlardır. Netanyahu ve onun temsil ettiği faşist zihniyetin tüm insanlık için kan ve gözyaşından başka bir vaadi bulunamaz. Bu düşüncelerle yazıma son verirken İsrail’in İran’a dönük harekatını izlemeye devam edeceğimizi belirtmek isterim zira bu askeri harekat bölgenin önümüzdeki yüz yılını belirleyen bir askeri operasyon olarak tarihe geçmeye şimdiden aday konumdadır.