Ahmet Nazım Kafaoğlu Dışarı çıktım, “Gel bakayım,” dedim. Beraber geldi. Yolda sordum kendisine:
“Sana Çingene Memiş de derler mi? Hırsızlıkla, falanla alâkadar olur musun?”
Adam cevap verdi:
“Efendi, gençliğimde çok yaptım amma şimdi tövbekâr oldum.” dedi.
Sabah erkendi, hâlen alacağın dükkânları açılmamıştı. Yanımdaki neferlere bir ip bulmalarını emrettim. Biraz sonra bir ip tedarik etmişler, geldiler. Adamı bir dükkân saçaklığına ipi takarak kumandanın emrini yerine getirdik, idam ettik. Bunun da göğsüne Çorum’dakiler gibi bir yafta astık.
Kumandanın yanına geldiğim zaman Yozgat’tan ve Madenden iki telgraf geldiğini öğrendim. Telin birinde deniliyordu ki; Yozgat isyanında bu işe karışmış, bu işte parmağı olan Çapanoğlu Komiser Ziya, Çiçekdağı havalesinde yakalandığı hâlde, dolayısıyla akrabası bulunan ve zamanında vazifeli olan Nezir Bey’in teşkil ettiği adlı piyade alayındaki ihtiyat subayı Kürt İbo’nun, Hacı Arif Efendi’nin oğlu Mehmet Ali Okan tarafından firar ettirildiği bildiriliyor ve bu subayın idamına izin isteniliyordu.
İkinci telde, bundan evvelki yazılarımda bildirdiğim; Madende Hacı Bahri Bey’in evini basan ve bu basma işinde maktul düşen Kürt Deli Hacı’yı, madeni basma hadisesinde teşvik ettikleri iddia edilen 11 vatandaş hakkında teşkil edilen bir Divan-ı Harp tarafından idam hükmü verildiği bildiriliyor ve bu hükmün infazı için İkinci Kuvayı Seyyare Kumandanı İbrahim Çolak’tan mezuniyet isteniyordu.
İdamı istenilenlerin hepsini yakından tanıyordum. Kumandana bu mevzuda ricada bulundum. Yozgat ve Maden’e vararak bunlar hakkındaki iddiayı ve hükmü bir defa da kendisinin gözden geçirmesi ve ondan sonra suçluların idamına gidilmesi için yalvardım. Kabul buyurdular. Maden ve Yozgat’a iki tel çekerek şimdilik idam hükmünün infazının tehirini bildirdim.
Ne hazindir ki Madene çektiğim telgraf işe yaramadı. Bir gün sonra aldığımız bir telgrafta, bence masum 11 vatandaşın Madende idam edildiği ve hükmün infazından sonra çektiğimiz telin alındığı bildiriliyordu ki bence bu “ipe un serme”de samimiyet yoktu.
Madende idam edilenler arasında, Birinci Büyük Millet Meclisi azası olan Rüstem Ağa’nın oğlu Rıza Bey’in kardeşi olduğu gibi, maden eşrafından Hendeklizade Ali Efendi, Hacı Tatlıoğlu ve Hacı Bahri Bey’in yakın akrabası Gümrükçüzade Hasan Efendi de vardı. Bu adamların hâlen Kürt Deli Hacı’yı teşvik ederek madeni bastırdıklarına ve Hacı Bahri Bey’in evini Mauser kurşunları ile delik deşik ettiklerine ben şahsen inanmadım ve inanamıyorum.
Bu seri hâlindeki idamlardan bahsetmemin, geçmişi yeniden dile getirmenin sebebi şudur: Millî Mücadele’nin başladığı devirlerde, millî hükûmetin mevcut olmasına rağmen, bir ara kanunun memleket vaziyetine hâkim olmadığını gelecek nesle aktarmaktır. Tanrı, o kara günleri bir daha bu memlekete ve evlâdına yaşatmasın.
Ethem çetesinden firar eden 150 ferrorinin silahlarını alarak Yozgat’a beraber getirdik ve Ankara’ya sevk ettik. Memleketim olan, o zaman da masum olduğuna inandığım adı geçen Mehmet Ali Okan’ın idamından sarf-ı nazar edilmesi için epeyce güçlük de çektim. Sağ olsun, hâlen Ankara’da avukatlık yapan Mehmet Ali Okan’ın memleket hizmetinde yararlı olduğunu görerek ar ediyorum.