Özdemir Asıf’ın dediği gibi: Acaba çok yağsa yağmur temizlenir mi bu kirli dünya?
Kirlenmiş ve de kirlenmeye devam eden dünyada temiz kalabilmek o kadar kıymetli ki...
Nankörlüğün ve şükürsüzlüğün diz boyu olduğu, iyiliklerin aptallık olarak algılandığı bu
dünya da yaşamak sizce de çok zor değil mi?
Tek zorlanan ben miyim yoksa? “Yaratılanı sev, yaratandan ötürü.” diyen Yunus’u anladık
mı hiç... Ya “Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir.” diyen Hacı Bektaş Veli’yi. Yaptığı
iyilikler yüzünden kaybeden insanların çektiği üzüntüyü hiç düşündünüz mü? Parayı tüm
değerleri üzerinde tutan paraperestlerin insanlara yaşattığı travmayı hangi hekim tedavi
edebilir ki? İncinsen de incitme, diyen Hacı Bektaş Veli’yi, hayatları boyunca hiç
duymadılar mı acaba? “Çiçek gibi insanların kalbini kırdınız, bahçeleriniz bahar
görmesin.” diyen Ahmet Arif’i, hiç anlamaya çalıştık mı ya da anlamaya çalıştılar mı
acaba?
Ahlaksız insanların “Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene!” diyen Pir Sultan
Abdal’ın ne demek istediğine az da olsa kafa yordular mı acaba? Birileri kötülük
yapmaktan vazgeçmiyorsa bizler neden iyilik yapmaktan vazgeçelim, diyen Hz. Ömer’i
kendimize örnek almalıyız ve öyle de yaşamalıyız. Kötüler zaten kötü, kararmış
kalplerden aydınlık sözler çıkmaz ortaya...
Bu kirlenmiş dünyayı yaşanılır kılan nedir, bilir misiniz? Yaptığınız iyilikler, dokunduğunuz
yürekler ve aldığınız dualar... Vesselam iyilik iyidir. İyi kalabilmek duası ile.
HADİSELERİN DİLİ Kitabımdan