Bir nev arus âsâ yeşermiş çamlarHep sahraya gider servi endamlarKurulur meclisler içilir camlarŞarkı söyler gazelhanı Yozgad’ınHüznî BabaYedi kaleminen yazı yazarımAslım Yozgatlıdır gurbet gezerimÇatak Boğazı’na kazın mezarımYâr gelip geçtikçe sürsün bağrınıYozgat SürmelisiYozgat’ta, güçlü bir mûsıkî geleneği vardır. Çünkü Yozgatlılar, hayata mânâ verirken türkülerle hâlleşir, türkülerle dilleşir, “kavilden karardan dönmemesine...”İşte bu sayede Yozgat’ta, mûsikî, hep bir üslûp harikası olmuştur.Hayatın tadı, gönüllerin dillendiren ve dinlendiren süsü olan Yozgat’taki mûsıkînin alt başlıkları hayli zengindir.Adetlerin, törelerin ve bu has dairede hayatın renkleri olan kültür unsurlarının varlığını kuvvetli bir şekilde hissettirdiği zamanlarda, ufuklarda Bozokluların nağmeleri yankılanır.Bu zamanların yazı bir safâ, kışı da daha başka bir safâdır.Kış günleri uzun, zor ve çetin geçer Yozgat’ta. Her mekân, sohbetin kıvamında ve nağmelerin ahenginde bu safâya ortaktır. Yörenin meşhur lezzeti Arabaşı’nın olmazsa olmaz olduğu kış gecelerinde düzenlenen muhabbetlerin, sıra gezmelerinin baş unsuru mutlaka mûsıkîdir.Yozgat’ın mûsıkîşinasları bilhassa gazelhanları meşhurdur. Artık bilinmezlik örtüsüne bürünmüş bu mûsıkîşinasların iştirakiyle, Sultan Nevruz gününde ve mutlaka Çamlık’a çıkılan Hıdırellez’de Sürmeli atışmaları yapılır. Bu meydanda Sürmeli çalıp çığıramayan kimse sanatkârdan sayılmaz!..Mûsıkî kültürü bakımından zengin olan Yozgat’ta: “Bozlak, Avşar Ağzı, Zeybek, Misket, Bülbül; Karac’oğlan’dan, Kerem’den, Sümmânî’den deyişler, İnledi Dağlar, Nâzî’den koşmalar, Durnalar, Dahdiri Havaları, Erkek ve Kadın Halayları, Şıngılım (Kırık Hava), Kesik Kerem, Evvel Bahar, Yüce Dağ, Türkmeni Bozlağı, İmmahan, Gelin Halayı, Gelin Ağlatma, Gelin Bindirme, İçeri Havaları, Kına Havaları, Cirit-Güreş Havaları, Deyişler, Semahlar, Sinsin, Kaval Havaları, Davul-Zurna Havaları…” yaygın biçimde çalınır, söylenir, oynanır.Yozgat’ta: “Bozlak türünde uzun havalar, Yahyalı Kerem, Misket, Bozlak, Garip, Kerem, Kalenderi, Yanık Kerem, Kandilli Kerem dizilerinde kırık hava ve deyişler.” yaygındır.Yozgat’ın kendine has bir bağlama çalış tavrı vardır. Yozgat Tavrı ya da Yozgat Tezenesi diye meşhurdur ki şöyle izah edilebilir: “Yozgat Tavrı, kısaca türkülerin belli yer ve notalarında, daha çok da ezginin, iki’lik, dört’lük, nota değerinde uzatıldığı yerlerde, tezenenin okuyuşa paralel olarak tarama tezene şeklinde kullanılmasıdır. Bu tür saz çalma üslûp ve teknikleri, daha ziyade yöre türkülerinin mahallî okunuşu esnasındaki gırtlak nağmelerinden, ses kullanma ve türkü söyleme üslûp ve tekniklerinden hareketle doğmuştur. Yozgat Tavrı, yöre türkülerinin, en tabiî enstrüman olan insan sesi ile icrasındaki eda, tavır ve yorumun saz ile taklit edilmesidir. Yozgat Tezenesi, klasik Yozgat türkülerinin okunuşundaki tabiî gırtlak nağmelerinin, ses çarpmalarının, titreme, ibriato ve trillerin, bazen sadece sazın altı teli, bazen de bütün teller kullanılarak taklit edilmesidir.” (Yozgat Tezenesi’ne dair bilgi için bkz. Bayram Bilge Tokel, Tarih İçinde Yozgat Mûsıkî Folkloru, Osmanlı Devleti ve Bozok Sancağı, İstanbul 2000, s. 648)Yozgat Tavrı ya da Yozgat Tezenesi olarak tanınan bu tavır, özellikle ağır havalarda uygulanır. Sürmeliler bu tavırla çalınmazsa kendine has üslûbunu yitirir!Yozgat’ta icra edilen bir şehir mûsıkîsi geleneği vardır. İnce sazın kullanıldığı şehir mûsıkîsinin tesiri, şehir merkezinde söylenen türkülerde çok açıktır.Yakın zamana kadar Yozgat konaklarında ince saz denilen tef, ud, keman, cümbüş ve nadiren piyano ile söylenen şarkı ve türküler mahzun bir eda ile hatırlanır.İnce sazı, kadınlar kendi aralarında meşk ederken kullanırlar. Ayrıca ev halkının hep birlikte olduğu zamanlarda da ince sazla has eserler icra edilir.Haremin ve selâmlığın geçerli olduğu konaklarda her şey örf, adet ve geleneklere göredir…Konağın selâmlığı ile köy odalarında, her şeyin töre hükmünce olduğu erkeklerin sohbet meclislerinde, misafir gelen âşıklar ya da sohbette bulunanlarca söylenen türküler mühim bir yer tutar.Mûsıkî kültürümüz bakımından, şifahî kültürün hâkimiyetinde birer halk akademisi olan köy odalarının ehemmiyeti pek büyükken, köy odalarının sükûtu ile, her biri ayrı bir kıymet ifadesi olan kültür değerlerimiz de nisyana terk edildi, maalesef...Esasen yaşanan bu süreç tabiîdir, eninde sonunda olacaktı, fakat bizim bu noktada yapmadığımız veya yapamadığımız hayatî vazife, kayıt altına almamak olmuştur; bunun da telâfisi yoktur!..Gerçi bunda Halil Bedi Yönetken’in Derleme Notları istisnadır fakat, bir kitabın sayfaları arasında kalmış bu kısa bilgiyle, bahsedilen kayıttan mahrumiyet ortadan kalkmamaktadır.Bununla birlikte, 1937 ve 1952 tarihleri arasında Ankara Devlet Konservatuarı Folklor Arşivi için Anadolu ve Trakya’da yaptırılan resmi derlemeler sırasında heyetin başında bulunan Halil Bedi Yönetken’in tuttuğu notlar, Yozgat mûsıkî folklorunun en dikkate değer bilgileri arasındadır.Halil Bedi Yönetken şöyle der: “Biz bu derlemede Yozgat içinde orijinal Yozgat Sürmeli’sinden başka Halime, Sarı bülbül, Kara tavuk, Anadan atadan, Şu boyda, Oduncular, Server… anonim ezgiler; Nazi’den koşmalar, “Dahdiri diri de dön beri de” enterasan havalar, erkek kadın halay havaları; “Ada düdüğü” (nay düdük) adlı gürgenden yapılmış kalın bir kavaldan ezgiler, davul zurna ile çalınan halay ezgileri, ağırlama, yeldirme, yelleme, yanlama, hotlama ve yeldirmesi, kol oyunu ve yeldirmesi, Papini ve yeldirmesi, Keçeli keriboz ve ağırlaması, Kara kuşun kanadı (sözlü), Dilo ve ağırlaması, Allı durnalar gibi ezgiler kaydettik. Yozgat’ta kırık havaya, oyun havalarına “şıngılım” da diyorlar. Yozgat içinde hâlâ güzel bağlama, dolaylarında güzel kaval ve davul zurna çalanlar, güzel oyun oynayanlar vardır. Yozgat dolayları da bozlak söylüyor ve halay çekiyor. Biz Akdağmadeni’nde kesik kerem, uzun havalar, evvel bahar, yüce dağ, Türkmeni bozlağı… gibi ezgiler; davul zurnadan üç ayak yanlaması ve yeldirmesi, çiçek dağı ve yeldirmesi, kadın halayı ve yeldirmesi, gelin hâlayı, gelin bindirme, yürütme havaları, hopbare, sin sin havaları, ayrıca kabak halayı, ardıç halayı, ova yanlaması, yayık halayı, daban halayı, keklik halayı, halime halayı, Haymana halayı gibi havalar kaydettik. Akdağmadeni tarafında kırık havalara ‘yeşilleme’ diyorlar. Sorgun’da taklidi temsili kartal halayı, içinde ellerin sert bir şekilde birbirine çarpıldığı “ellik” oyunu, kıyılı, hareli, mico, çığrık, fadimem, tek ayak, durnalar haley havası ve vıy vıy’la biten enteresan ezgiler, avşar ağzı havalar, Sümmani’den, Karac’oğlan’dan, Kerem’den parçalar ve bazı iç havalar, semah ezgileri plağa aldık… (Halil Bedi Yönetken, Yozgat Müzik ve Oyun Folkloru, Derleme Notları, I, İstanbul 1966, s. 49-50)Yozgat mûsıkî ve halay kültürü bakımından fevkalâde zengin bir bölgedir, fakat derlendikten sonra bu kayıtlar nerede kaldı kim bilir!?..En son Dedelili Topal’ın söylediği Kağnıcı Bozlağı, ayrıca Tekler-Çiftler Zeybeği, Sürmeli Zeybeği, Yozgat Zeybeği… ve daha niceleri, sadece adını bildiğimiz ve gerisini unuttuğumuz türkü ve oyunlarımızdan mı olmalıydı?!..Hüznî Baba: “Derdimi ummana döktüm, sonra sayıştık.” dermiş... Ummanlara bedel derttir bizimkisi de. Çünkü, unutulan ya da unutturulan kültür mirasımız, eğer yazı namına bir aziz gayrete şahit olsaydı, galiba bu kültür berhayat olurdu. Böylece zamanın birkaç meraklısına da âh çekmek kalmazdı!..Neyse ki, kalanını birkaç erbab-ı himmet esirgedi…Bu himmetin bir hasılası olarak sadece TRT repertuarında Yozgat’a ait toplam yetmiş bir adet türkü mevcuttur. Bu türkülerin yirmi beşi Akdağmadeni’nden, on altı tanesi Boğazlıyan’dan, yirmi altısı Yozgat merkezden derlenmiştir. Ancak şu hususu unutmamak lâzım, sadece derlemenin yapıldığı bölgeye has türküler değildir bunlar. Ehline malûmdur, derlemeyi yapanın tasarrufu! galiba biraz farklı tecellî etmişe benziyor. Yozgat türkülerinin çevre vilâyetlere kayıtlanmaları ise bir başka meseledir!..Şifahî kültürde yaşatılan büyük kültür mirası hâlâ himmet beklemektedir. Sahaya inilince kayıt altına alınıp kurtarılmayı bekleyen nice saklı hazineler olduğu görülecektir.Hasılı… Yozgat’ın türkü külliyatı ve nağmelerdeki mirası büyük bir hazinedir. Bu eşsiz hazine, muHâfızları olan Hâfız Süleyman Efendi ve Hadiye Hanım’ın taş plaklarında; Nida Tüfekçi, Şakir Öner Günhan, Osman Duran, Soner Özbilen ve Bayram Bilge Tokel’in derledikleri ve çığırdıkları ile yaşamaya ve yaşatmaya devam edecektir...Meşhur MûsıkîşinaslarBozok’un ve merkez mekânı Yozgat’ın mûsıkî vadisindeki meşhurlarından olan Hâfız Süleyman Efendi, Hadiye Hanım, Arap Hâfız ve Âşık Gülşanî Baba ilk akla gelenlerdir.Bunların dışında dikkat çekenleri isimleri ise şöyle sıralayabiliriz…Bağlama üstadı Niyazi Ülkü, ahalinin nezdinde hâlâ Niyazi Bey’dir. Bir öğretmen olan Niyazi Bey, türkü ve bilhassa bozlak ustası olarak adından sıklıkla söz ettirir. O, bu ustalığı ile gelecek zamanın Nida Tüfekçi’sini gelenekle tanıştıran isimlerden biri olmuştur.Bir başka mûsıkîşinas öğretmen de, Ali Kethüdazade Salih Şükrü Efendi’nin oğlu Mehmed Muhsin Gökay’dır (d. 1900 v. 1968).Muhsin Bey, Çanakkale gâzîsidir ve Birinci Cihan Harbi sırasında Kuzey Afrika’da tesis edilen Seydi Beşir Esir Kampı’ndaki esaret günlerinde çile doldururken sazların çoğunu çalmasını esir kampında öğrenmiş bir Yozgatlıdır.Memleketine dönüşünden sonra sınıf öğretmeni olarak vazifelendirilmiştir. Muhsin Gökay, bu vazifesinin dışında mûsıkî derslerinin dolu dolu geçmesi için Gezici Mûsıkî Muallimi olarak da köy okulları dahil pek çok okulda talebelerine meşk ettirmiştir.Devrinde meşhur Kemânî Muhsin Bey’dir.Merhum Muhsin Bey’in dostlarıyla bir araya gelerek mûsıkî meşk ettiği hâlen söylenir.Muhsin Bey’in mûsıkî heyetinde, çevresinde Baş Muallim Mehmed Ali Bey diye hürmet edilen bir muharip gâzî olan Mehmed Ali Ural (d. 1896 v. 1981), Çapanların Ziya Bey ve Püskülübüyüklerin Halit Efendi’nin (d. 1897 v. 1974) adları tesbit edilebilmiştir.Bunlardan başka: Udî bestekâr Sami Bey, Kemancı Kambur Hıdır, Bağlamacı Rıza, İnce işçi Udî Ahmet Usta, elimizde Yozgat türkülerini çığırdığı bir ses kaydı bulunan bozlak ve Avşar söylemekle meşhur Kemancı İsmail Ağa, Defçi Sabri Ağa ve Defçi Hasan.” hâlâ adından bahsedilen sanatkârlardır.Bugün her biri ayrı bir türkü klasiği olan türkülerimizin kaynak kişisi olan Deremumlu İbrahim Bakır da (d. 1928 v. 1975) yöre mûsıkîsinin köşe taşlarındandır…Ve gayr-ı Müslimler: “Kemancı Niko, Kemancı Nazar, Kemancı Samırkaş’ın oğlu, sonradan Müslüman olup Şükrü adını alan ve 1934’de Mustafa Kemâl Paşa’nın Yozgat’ı ziyaretleri sırasında tertip edilen konserde sazende olan Kemancı Kör Seterek, Udî Kara, demircilik yapan ve sürmeli havasında oynayan Kemancı Kalusluoğlu.” meşhur sanatkârlardan bazılarıdır.Düğünleri sanatkârlar çalar ve nağmelerle coşkuya ahenk katarlarmış. Esnasında da mahremiyete çok riayet edilir, çalıp söyleyen sanatkârlar ve düğüne gelen kadınlar arasına kalın bir perde çekilirmiş, kadınlar görülmesin diye!..