"Baba sen gittiğinden beri seninle konuşmayı hiç kesmedim. Gönlümce dualarda buldum seni. Çünkü, buna ihtiyacım vardı. Sadece benim değil kardeşlerimin annemin ve seni seven herkesin. Seninle yüreğimizin hep bir köşesinde paylaşmak istediklerimiz oldu.
Sen zaten biliyorsun ama ben sana yine de anlatmak ihtiyacı duyuyorum.
"Biliyorum yine kelimeler yetmeyecek ama olsun. Hep mutlu olduğunda alın çizgilerinin genişlediğini hatırlıyorum. Yine öyle olsun mu baba? Mesela çıkayım gideyim Urum eline diyelim mi yeniden? Ya Dağlar dağlar… Galiba bunlardan en çok Aliş’imin Kaşları Kare şarkısını severdin.

"Şimdi o şarkıları dinlerken içim burkuluyor baba; sen gittikten sonra en çok istediğin şeyi düşündüm, ne olabilir diye. Açıklayınca belki güleceksin, sana bunu kulağına eğilip sır gibi söylemek isterdim. Dış kapının önüne gelişigüzel çıkartılmış minik ayakkabılar artıyor baba. Hani sen hep kapımızın kapanmamasını isterdin. Yani büyük torunun anne oluyor baba.
"Torunlarından ikisi artık üniversite okuyor; erkek olan ara sıra saçlarını uzatıyormuş, kızma kızma baba ona çok yakışıyor. Kız olansa yaptığı esprilerle bizi gülmekten kırıyor. Onun küçüğüne gelince, o ondan daha üstün bizi güldürmekte. Ayrıca üniversiteye hazırlanıyor.
"Salon beyefendisi olan torunun her zamanki gibi kibar ve ağırbaşlı. Gerçekten yeğenlerimi çok övmüyorum. Gelelim senin adını taşıyan torununa, çok neşeli, şimdiki hayallerini ileriye taşıyacak kadar zeki.
"Dedim ya kelimeler düşünceler eksik kalacak sana anlatmak istediklerime... Yalnız benim için güzel olan tek şey seni minnetle dualarla ana bilmek baba...” (Kızın: Fatma Okur)
Fatma Okur Kimdir? 1967 yılında, Yozgat’ın Sarıkaya ilçesine bağlı Burunkışla köyünde doğdu. Bebeklik döneminde geçirdiği ateşli bir hastalık nedeniyle yürüme güçlüğü yaşamış; bu da okula gitmesini geciktirmiştir.
Burunkışla köyünde geçirdiği çocukluk ve gençlik yılları, onun yazarlığında yöresel yaşamı, köy yaşamını, Taşralı insanları doğal bir dili kullanarak eserlerine yansıtmasını sağlamıştır.

İlk Romanı: “Ayrık Otu”, 1999 yılında yayımlanmıştır. Bu eserinde köy yaşamını, köy insanlarının sorunlarını, doğal yapısını ve yöresel konuşma üslubunu kullanarak anlatmıştır.
Yazar Fatma Okur'un eserlerinde yöresel ağzı, doğal konuşma dilini kullanması dikkat çeker. Hikâyeleri, karakterler ve ortamı daha gerçekçi ve inandırıcı kılma amaçlı bu yaklaşımı edebiyat çevrelerinde beğeniyle karşılanmaktadır.