Ahmet Nazım Kafaoğlu
Ankara’ya geldiğimiz gün, Ankara’ya geleceğimizi haber alan Birinci Büyük Millet Meclisi azasından Ahmet Korkmaz, istasyonda dolaşırken, Yozgat isyanında amir olan ve elebaşılık yapan Ziya’yı, Bulgar Sadık’ın maiyetinde görüyor. Malumdur ki, bu şahsın vücudunun ortadan kaldırılması için müteaddit defalar isyanlar olmuşsa da, Bulgar Sadık tarafından himaye edilerek halen hayattadır ve ikinci Yozgat kargaşasını bastırmaya giden kuvvetin içinde bulunması elbette ki dikkat çekici olacaktır. Bu nedenle Ahmet Korkmaz, derhal istasyonda bulunan Atatürk’ü bu vaziyetten haberdar ediyor.
Verdiği emrin yerine getirilmediğinden çok müteessir olan Atatürk, İbrahim Çolak’ı huzuruna çağırarak Ziya’yı soruyor. İbrahim Çolak, samimiyetle emrinin yerine getirildiğini söylüyor. Ne yazık ki, hakikat hiç de böyle değildir. Ziya ölmemiş, hayattadır ve Bulgar Sadık’ın himayesindedir.
Müfrezesinin bütün zabiti Emre, intizarın fabrikatörü Şevket Bey’in yazıhanesindeyiz. İbrahim Çolak, pürhiddet geliyor. Bulgar Sadık’a çok ağır sözler söyledikten sonra, Ziya’nın derhal getirilmesini emrediyor. Bulgar gidiyor, iki saat sonra geldiğinde yine Ziya yok. Kumandan, pürhiddet tabancasına sarıldı. Bulgar’ı neredeyse öldürecek. Fakat toplu bulunan zabıtan, kumandana müdahale etti.
Nihayet kumandan, “48 saat zarfında yakalayıp getirmediğin takdirde Ziya’nın yerine seni geberteceğim!” diye haykırıyordu. Bulgar çıkıp gitti. Bu esnada, ağabeyim Faik Kafaoğlu imzalı kumandandan bir tel geldi. Kuvayi Seyyare’nin bir an evvel hareketi rica ediliyor ve asi kuvvetlerin Sorgun kazamızı tehdit altına aldığı bildiriliyordu. Vakit ikindi idi. Tabiatıyla bu tel üzerine bende bir endişe başladı. Çünkü Yozgat bir daha işgal edilirse, Kafaoğlu ailesi ve daha birçok aile yok olacaktı. Bölümle derhal hareket etmem için kumandandan yalvardım. Hemen "hareket et" emrini aldım. Makinalı bölük istasyon civarındaydı. Altıma bindim, dörtnal istasyona gelerek, bölümle beraber hareket ettim. Bütün gündüz ve gece dörtnal, tırıs yürüdüm. Ortalık aydınlanmıştı ki Sekili’ye geldim.
Biraz istirahat etmem lazımdı. Hayvanlara torba taktırdım ve bir taşı yastık yaparak derhal yattım. Öyle olmamıştı, bir gürültüyle uyandım. Ne göreyim? Bir faytona binen İbrahim Çolak da Quis Yaren’in tümüyle bütün gece yürümüş ve Sekili’ye gelmişti. Yerimden fırladım. Kumandana vardım. Kâfi derecede istirahat ettiğimi söyleyerek hareketime müsaade etmesini rica ettim. “Derhal!” cevabını aldıktan sonra Kumluca, Harkaşan yoluyla Abant Yaylası’nda, suratında katil İlyas çetesi ile iş birliği yaparak firar eden Salman Fakı eşkıyalarının köyü, Salmanfakılı Köyü’ne geldim. Hıncım vardı. Bu hissiz insanlar, memleketin en kara günlerinde millî kuvvetleri terk etmiş, millî hükümetin başına gaile açan kuvvetler safına girmişti.
İlk iş, bu köyde bu asilerin evlerini yakmak oldu. İtiraf edeyim ki, bu delikanlılar bu icraatımızdan sonra aman dileyerek Kuvayi Seyyare’ye katıldılar ve memlekete hizmet ettiler. Muharebe meydanlarında hayatlarını hiçe sayarak çalıştılar.