Günümüzde parmaklarımızla dokunduğumuz minik ekranlar, hayatımızın merkezine yerleşti. Sosyal medya platformları, milyonlarca insanı sanal bir ağda bir araya getirirken, gerçek hayattaki ilişkilerimiz giderek zayıflıyor. Beğeniler, yorumlar ve paylaşımlar arasında kaybolurken, bir yandan da içsel bir yalnızlık hissi içindeyiz. Peki, bu dijital dünyanın gürültüsünden sıyrılıp gerçek insanlara nasıl yaklaşabiliriz?
Geçenlerde dükkanda oturmuş, komşumla dertleşiyordum. Sohbetimizin tam ortasında, dükkanda dolaşan bir müşteri kulak misafiri olduğunu söyleyip konuşmamız hakkında bir soru sordu.
Kendisine cevap verip aramıza davet ettik, ardından komşumun gitmesi gerekti.
Biz muhabbete devam ederken bir süre sonra başka bir müşteri daha yaklaşıp konuya dahil olunca onu da davet ettik, başladık koyu bir sohbete. Ve böylece üç yabancı, hiç planlamadan bir muhabbet sofrasında buluverdik kendimizi.
Son zamanlarda bu tür anların ne kadar kıymetli olduğunu daha çok fark ediyorum. Sosyal medya çağında yaşıyoruz; hepimiz bir şeylere bağlanmaya çalışırken birbirimizden kopuyoruz.
Birkaç saniyelik videoların, hızlıca bırakılan "like"ların arasında kaybolup gidiyoruz.
Ama o gün, yüz yüze bir sohbette yakaladığım samimiyet ve sıcaklık, bana insanın birbirine gerçek anlamda dokunmaya ne kadar ihtiyacı olduğunu hatırlattı.
Biz o gün dükkanda sadece sohbet etmedik;
birbirimizin hayatına dokunduk. Tanımadığım insanların anılarını dinlerken, belki de en çok kendi eksiklerimi fark ettim. Kendimi düşündüm, çevremi düşündüm, toplumumuzu düşündüm.
Biz samimiyet seven, arkadaşlık gibi komşuluk gibi değerleri önemseyen bir toplumduk. Ne ara bu hale geldik dedim, cevap “pandemiden sonra” değil arkadaşlar, cevap sosyal medyadan sonra.
Suçu, elimizde tuttuğumuz ve asla gözümüzü ayıramadığımız akıllı cihaza atmak ne kadar zor biliyorum, ama her gerçek biraz da acı verici değil midir?
Sanal arkadaşlar edinmeye alışan bünyemiz reel arkadaş bulmakta, bulsa da kabullenmekte ne yazık ki zorlanıyor. Arkadaş bulmak zor mu? Hiç değil, esas zor olan, belki de ilk adımı atmak. Bir "Merhaba" demek, karşımızdaki insana kendimizi açmak... Ve inanın bunun karşılığı öyle büyük ki.
Her yeni insan bizim zihin dünyamıza açılan bir pencere gibi. Ekrana sığan ufkumuzu genişletecek materyaller bazen bir insanın bakışında, gülüşünde ve konuşmasında olabilir. Neden buna da bir şans vermeyelim?
İşte, ben bugün çevreme daha dikkatle bakıyorum. Kim bilir, belki bir gülümsemeyle başlayan yeni bir hikaye daha vardır beni bekleyen. Çünkü dostluk, hiçbir teknolojinin sunamayacağı bir şey: Kalpten kalbe bir bağ.