Kusura bakmayın arkadaşlar ama bugün biraz kendimi öveceğim; çünkü bu dünyada hala başkalarının mutluluğuyla mutlu olabilen insanlar var ve ben de onlardan biriyim. Biri ev alıyor mesela. “Hayırlı olsun, ne iyi oldu senin için” diyorum ve gerçekten seviniyorum. Piyasa koşulları, faiz oranları, döviz kurları aklıma bile gelmiyor. Metrekare sormuyorum, hangi semtte olduğunu sormuyorum, o an onun için mutlu olup tebrik ediyorum. Sadece onun sevincine ortak olmayı düşünüyorum.
Biri yurtdışına eğitime gidiyor, bir diğeri kitap yazıyor, öbürü en büyük hayalini gerçekleştiriyor… Hepsine içten bir “ne güzel, tebrik ederim” diyebiliyorum. Duyduğumda hissettiğim bir duygu varsa o en fazla gıpta olabilir ki biliyorsunuz gıpta; kıskanmanın karanlık sularında dolaşmaz aksine umut veren bir yerden: “Sen yaptın ya, bu bana da güç verdi.. Demek ki ben de yapabilirim” dedirtir.
Zaman geçtikçe bu duyguya sahip insan sayısı azalıyor; oysa duyarlılığın zirvede olduğu bu çağda samimi sevinçler artmalıydı değil mi? Kıskançlığın, rekabetin ve kıyaslamanın hayatı çekilmez hale getirdiği yerde, başkasının sevincine ortak olabilmek insanı hafifleten, hatta iyileştiren bir tutum olmalıydı…
Ama aksine birinin başarısı, bazılarının içinde yıllardır sakladığı hayal kırıklıklarına çarpınca garip bir çatlama sesi çıkarıyor. Bir arkadaşımız güzel bir iş bulduğunda, öteki “tamam da torpille mi girdi?” diye soruyor. Biri yeni bir araba aldığında, hemen “bakalım kaç ay sonra satmak zorunda kalacak” deniliyor. Bir diğeri akademik bir başarı elde ettiğinde, alkışlamak yerine “zaten çevresi güçlüydü” diye başarısı küçümseniyor. Yetmezmiş gibi işin bir de sosyal medya boyutu var. Orada paylaşılan başarılar çoğu zaman samimi tebriklerden ziyade görünmez bir rahatsızlık uyandırıyor. Beğeniler ve emojiler havada uçuşsa da ekranın arkasında sessiz bir soru: “Neden o, neden ben değilim?”
Oysa belki de mesele “o” ya da “ben” meselesi değildir. Çünkü her insanın yolu ayrı, her hikayenin iniş çıkışı farklıdır. Neticede kişi kendi payına düşen yoldan sorumlu değil midir? Herkesin hayatı bir yolculuksa, başkasının varacağı menzil benim rotamı değiştirmemeli diye düşünüyorum. Birinin uçakta oluşuna bakıp da ben niye dolmuştayım diye üzülmüyorum; çünkü dolmuşun penceresinden bakan benim ve gördüğüm manzara bana ait. Bu dünyaya ‘ben’ olarak geldim ve mutluluğu da ‘ben’ olarak bulacağım.
Bence başkasının mutluluğuyla mutlu olabilmek, hayata karşı öfkesiz kalabilmek demek. Kendini başkasıyla kıyaslamamak dolayısıyla yıpranmamak… Bu içtenlikle sevinme halini kutsallaştırmayalım, normalleştirelim istiyorum.
Eee… Ne diyordum başta? Kusura bakmayın arkadaşlar… Bugün biraz kendimi övdüm. Ama bence hakkımdı.