Hayat, bazen ansızın çalan bir kapı zili gibidir; ne getireceğini bilemezsiniz. Tıpkı benim şuan buraya bu yazıları yazmama sebep olan o mesajı almam gibi…  
     Beklenmedik, öngörülmedik ama yolun sonunda mutluluk vereceği umudunu taşıyarak yaşamaktır hayat.

     Peki, ben  kim miyim?
     Ben, iki küçük çocuğun annesi, bir öğrenci, bir girişimci ve hayatı tüm renkleriyle kucaklamaya çalışan biriyim. 
     Üç yaşındaki oğlum ve bir yaşındaki kızım, hayatımın en değerli öğretmenleri.
      Oğlumun her “Neden?” sorusu, dünyaya daha farklı pencerelerden bakmamı sağlarken;  
     kızımın gülüşü, içimdeki tüm yorgunlukları alıp götürüyor. 
     Eşimse bu hikâyenin en büyük destekçisi.
      Akademik yolculuğunda ilerlerken bana ve çocuklarımıza hep omuz veren, varlığıyla her anı anlamlandıran yoldaşım. 
     Diğer destekçilerim annem ve babam. 
     Bizim küçük ama sıcacık dünyamızda her şey, birlikte ve mutlu olmanın şükrüyle anlam kazanıyor.
     Ablamla birlikte işlettiğimiz küçük mağazamızda ise hayatın bambaşka bir ritmini yaşıyorum. Orası, yalnızca iş yeri değil; 
     dostlukların, emeklerin ve hayallerin buluştuğu bir yuva. İnsanların hikayelerine dokunmak, çay eşliğinde sohbet ederken kısa ama derin anılar biriktirmek, işimizin en güzel yanı.
     Diğer yandan da felsefenin derinliklerine dalan ve çoğu zaman çıkamayan bir öğrenciyim. 
     Şu sıralar, “İbn Rüşd’ün Tanım Teorisi” üzerine çalışıyor ve geçmişin derin bilgi birikiminden bugüne ışık tutacak cevaplar arıyorum. 
     Yozgat’ta soğuk rüzgarlarına rağmen ağırladığı insanlarıyla içimi ısıtan güzel memleketimde hikayemi her gün yeniden yazıyorum.   
    Burada hayat daha yavaş akıyor, ama insan ilişkileri hala sıcacık ve içten. Ama ister büyük bir metropolde olun, ister sakin bir kasabada, hepimizin ortak bir hayali var: 
     Daha güzel bir dünya. İşte ben de hem anne hem öğrenci hem de girişimci olarak bu hayalin peşindeyim.
     Bu köşede, hayatın içinden bazen derin, bazen hafif ama hep samimi bir bakışla sizlerle buluşacağım. 
     Hikayelerimizi, küçük mutlulukları ve değişimin gücünü konuşacağız. 
    Çünkü köşe yazarı her şeyden önce bir dosttur, öyle değil mi?