Yozgat…
Göçün adı, sılaya hasretin başkenti, yorgun coğrafyaların yürekli insanı. Anadolu’nun tam ortasında, haritada küçük ama yürekte kocaman bir şehir.
Bu toprakların çocukları yarım asır önce her ne kadar çantayı sırtlayıp yola düştülerse de, geride bıraktıkları hiçbir zaman sadece toprak olmadı.
Ana yüreği, baba ocağı, çocukluk arkadaşları, bir de Bozok Yaylasının serin havası kaldı akıllarda. İşte bu yüzden, bir araya gelen her Yozgatlı'nın dilinde önce memleket, sonra memleket, sonra yine memleket var.
Geçtiğimiz günlerde Ankara’da bu duygularla bir masa kuruldu. Yozgat Dernekler Federasyonu Danışma Kurulu, federasyon genel başkanı Sayın Avukat Selçuk Bağcı başkanlığında danışma meclisinin kıymetli üyeleri, farklı mesleklerde büyük başarılara imza atmış, ama kalbi halanYozgat’ta atan insanlar bir araya geldi. Toplantıya, Türkiye'nin en güçlü inşaat firmalarından biri olan ve aynı zamanda Ankara’da faaliyet gösteren Gamador İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı Murat Karaaslan ev sahipliği yaptı.
Yemeğiyle, ağırlamasıyla, nezaketiyle örnek bir ev sahipliği gösterdi.
İki önemli gündem vardı masada: Biri fiziki bina, biri manevi köprü.
İlki, 2007’den bu yana Yozgatlıların federasyon binası olarak kullandığı, Mamak Şafaktepe Parkı’ndaki yapının yeniden dizaynıydı.
Belki de bu bina, gurbetin ortasında bir “Yozgat Evi”ne dönüşecek. Taşıyla, mermeriyle değil, ruhuyla Yozgat’a ait olacak. İçeri giren bir çocuk, dedesinin köy odasındaki sobayı hissedecek; bir genç, Yozgat Lisesi’nin avlusundaki sıcaklığı bulacak. Federasyon başkanı Sayın Selçuk Bağcı'nın ortaya koyduğu bu önemli gündeme, talebe Murat Karaaslan’ın bu konuda ortaya koyduğu irade, sadece bir yatırımcının değil, bir Yozgat sevdalısının kalbinden yükselen bir çağrıydı. Yapılırsa, sadece bir bina yapılmayacak, göçün hikayesi tekrar yazılacak.
İkinci gündem, daha da anlamlıydı. Federasyon çatısı altında öğrencilere burs verilmesi. En azından ilk etapta 50, sonra 100, belki 200 öğrenciye ulaşan bir sistem kurulması planlanıyor.
Bu sadece bir burs değil. Bu; Yozgatlı olup, Ankara’nın sabah ayazında okul yoluna düşen bir öğrencinin sırtına konan şefkat eli demek. Bu; babası servis şoförü, annesi ev hanımı olan ama gözlerinde doktorluk, mühendislik hayali olan çocukların hayallerine omuz vermek demek.
Federasyon bu noktada bir “hayır köprüsü” olma niyetiyle yola çıkıyor. Ve biz biliyoruz ki Yozgatlı, el uzatmayı da bilir, dua etmeyi de… Ben de kurul üyelerinden biri olarak, bir Yozgatlı gazeteci olarak, bu toplantıda her sözde, her öneride aynı şeyi hissettim: Kalbi Yozgat için atanlar bir aradaydı.
Farklı görüşlerden, farklı mevkilerden ama ortak bir sevdayla toplanmıştık. Kimse “ben” demedi, herkes “biz” dedi. Biri çayı söyledi, diğeri şekeri koydu.
Sohbetin tadı Sorgun’un üzümünden tatlıydı.
Düşündüm de… Yozgat 50 yıldır göçüyor.
Sadece ekmek peşinde değil bu göç.
Kimi okumaya, kimi çalışmaya, kimi evladının geleceği için gitmiş. Ama nereye giderse gitsin, bir yanını Yozgat’ta bırakmış herkes. Bugün Ankara’da yaklaşık 1 milyon Yozgatlı yaşıyor.
Her 3 simitçiden biri bizim hemşerimiz, her minibüsün dikiz aynasında Sarıkaya hamamı hatırlatması var. Kızılay’da yürürken biri “Hacı abi” derse, bil ki Yozgatlıdır.
Bu toplantı bize şunu gösterdi: Birlik olunca ne çok şey mümkün. Parçalanarak çoğalmak, her zaman bir seçenek olmayabilir. Bazen birleşmek gerekir. Bazen omuz omuza verip aynı türküye girmek gerekir. “Bozlak” bir isyan değildir sadece, bir çağrıdır da aynı zamanda. Memleketin çığlığıdır.
Yozgatlı gurbette yalnız değil. Her biri bir yıldız, ama hepsi bir gökyüzüne ait. Federasyon gibi oluşumlar da bu gökyüzünü daha parlak hale getiriyor.
Çünkü biliriz ki; bir mumun ışığı karanlığı delmese de, bin mum bir araya gelirse geceyi sabaha çevirir.
İnşallah bu danışma kurulu, sadece bir toplantı olarak kalmaz. Atılan her adım, Yozgat’ın göç tarihine yeni bir yön verir.
Kalbi Yozgat için atanlar sayesinde, “Yozgatlılık” artık sadece bir kimlik değil, bir duruş, bir birlik modeli olur. Çünkü asıl mesele, nerede yaşadığımız değil, kalbimizin nerede attığıdır.