Değerli Okurlarım,
Geçen hafta sizlerle şeffaflığın sürdürülebilirlik için ne kadar önemli olduğunu konuşmuştuk. Bugün ise biraz daha derine inelim. Muhasebe, iç kontrol sistemleri ve dijital dönüşüm derken iş dünyası hızla değişiyor. Peki, bu değişimler bizim hayatımıza nasıl yansıyor? Gelin, bunu hep birlikte ele alalım.
Hepimiz zaman zaman şu soruyu sormuşuzdur: "Bu kadar şirket batarken bazıları nasıl ayakta kalıyor?" İşin sırrı sadece kazançta değil, kontrol mekanizmalarında yatıyor. Büyük krizlere baktığımızda çoğunun temelinde zayıf iç kontrol sistemleri ve şeffaf olmayan finansal yapılar olduğunu görüyoruz.
Örneğin, 2001 yılında Türkiye büyük bir ekonomik kriz yaşadı. O dönemde birçok banka ve şirket iflas etti. Bunun en büyük sebeplerinden biri, denetimsiz harcamalar ve kayıt dışı işlemlerdi. Günümüze gelirsek, dünya dijitalleşmeye geçti ve hataları önlemenin yolları çoğaldı. Ancak, bazı şirketler eski alışkanlıklarından vazgeçmiyor.
Dijital dönüşüm dediğimizde kulağa biraz teknik gelebilir ama aslında hepimizin günlük hayatında karşılaştığı bir şey. Mesela, eskiden faturalar elle yazılırdı, şimdi e-fatura sistemleri var. Eskiden defterler koca koca dosyalarda tutulurdu, şimdi ise her şey bulutta saklanıyor. Bu yenilikler hayatı kolaylaştırdığı kadar şeffaflığı da artırıyor.
Ancak ne kadar teknoloji gelişirse gelişsin, doğru kullanılmazsa fayda sağlamaz. Bunu en net şekilde kamu harcamalarında görüyoruz. Devletler artık bütçelerini ve harcamalarını dijital sistemler üzerinden daha şeffaf hale getiriyor. Örneğin, Türkiye’de Kamu Harcama ve Muhasebe Bilişim Sistemi (KBS) sayesinde devletin yaptığı harcamalar anlık olarak takip edilebiliyor. Ama bu sistemler ne kadar iyi olursa olsun, doğru kullanılmadığında hatalar ve hatta suistimaller ortaya çıkabiliyor.
Peki, şirketler ve kurumlar ne yapmalı? Öncelikle iç kontrol sistemlerine gerçekten önem vermeliler. Görevlerin ayrılması, yetkilendirme süreçlerinin sağlıklı işlemesi ve tüm finansal hareketlerin kayıt altına alınması şart. Aksi halde, bir süre sonra büyük finansal hatalar ve hatta yolsuzluklar kaçınılmaz hale gelir.
Bugün dev şirketler bile bu hataları yapabiliyor. Geçtiğimiz yıllarda, ABD'de büyük bir finans şirketi, iç kontrol mekanizmalarındaki zayıflık nedeniyle milyarlarca dolarlık zarar etti. Türkiye’de de benzer olaylara sıkça rastlıyoruz. Örneğin, bazı büyük şirketlerin finansal tablolarının gerçeği yansıtmadığı ve bu nedenle iflas ettiği durumlar yaşandı. İşte burada iç kontrol ve dijital dönüşümün önemi devreye giriyor.
Gelecek hafta bu konunun biraz daha içine girip, şirketlerin ayakta kalmasını sağlayan finansal yönetim stratejilerinden bahsedeceğiz. Bir işletme nasıl güçlü bir finansal yapı oluşturur, nasıl krizlere dayanıklı hale gelir, hep birlikte konuşacağız.
Şimdilik sizleri düşünmeye davet ediyorum: Çalıştığınız yer, iş yaptığınız firmalar veya günlük hayatınızda karşılaştığınız kurumlar gerçekten şeffaf mı? İç kontrol mekanizmaları sağlam mı? Eğer bunları sorgulamaya başlarsak, daha sağlam bir ekonomik yapı inşa edebiliriz.
Görüşlerinizi ve yorumlarınızı her zaman bekliyorum. Önümüzdeki yazıda tekrar
buluşmak üzere!