Siyaset kulislerinde uzun zamandan beri seslendirilen ve muhalefet partilerinin yıl başından itibaren dile getirdikleri erken seçim talebi MHP lideri Bahçeli’nin erken seçime gidilmesi gerektiği konusunda yapmış olduğu çağrı ile gerçeğe dönüştü.
İktidar seçim tarihi olarak 24 Haziran’ı açıkladı ve bunun sonucunda seçim sürecine girilmiş oldu. Bu seçimi son derece önemli kılan en önemli husus seçmenin sistem tercihinde bulunacak olması olarak gözüküyor. Seçmen AK parti ve MHP tarafından oluşturulan cumhur ittifakının adayı olan Sayın Erdoğan’a yüzde 51’in üstünde bir destek sunarsa 16 Nisan 2017 referandumunda kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi resmen başlamış olacak. Fakat seçmen muhalefet partilerinin desteklediği adaya oy vererek cumhurbaşkanı olmasının yolunu açarsa bunun sonucunda Türkiye parlamenter demokrasi modeline yeniden dönecek ve muhalefetin desteklediği cumhurbaşkanın temel misyonu da eski sisteme dönüşü sağlamak olacak.
Bu seçimin sonucunu belirleyecek dört temel nokta var: 1) Ekonomi 2) Dış politika 3) Parti ittifakları 4) OHAL koşulları Türkiye ekonomik açıdan son dönemde enflasyonun yükselmesi, faizlerin artması, döviz kurlarının yükselmesi ; cari açığın ve bununla paralel borç yükünün artması ile karşı karşıya durumda. Ekonomik gidişatın çok olumlu bir seyir izlememesi ve bunun getirdiği riskler seçmen açısından bu seçimde en önemli konuyu oluşturuyor. Seçmen cumhurbaşkanı seçilecek kişinin ve hükümetinin ekonomide oluşan sorunları çözmesini ve ülkenin ekonomik geleceğine dönük umut veren bir ekonomik program sunmasını bekliyor. Seçmen bugüne dek ekonomi noktasında söylenen ezber cümlelerden son derece sıkılmış durumda özellikle yatırımcılar ve girişimciler ekonomik açıdan önlerini görmek istiyor. Şu anda ekonomide yaşanan bu belirsizlik durumu seçmen açısından en önemli sorunu oluşturuyor. Seçim sürecinde seçmenlere ekonomi konusunda güven veren adayın şansı diğer adaylara göre çok daha fazla olacak. Bu seçimde dış politikada önemli bir yer tutacak Türkiye’nin başta Suriye olmak üzere bir çok dış politika meselesiyle uğraştığı bir dönemde seçmen açısından nasıl bir dış politika izleneceği son derece önemli bir konuma yükselmiş durumda. Türkiye-ABD ilişkileri Türkiye-Rusya ilişkileri Türkiye- AB ilişkileri nasıl bir seyir izleyecek Türkiye açısından yakın gelecekte bir savaş riski olup olmadığı seçmen açısından bu seçimde en az ekonomi kadar önemli konuları teşkil edecek. Seçimin sonucunu belirleyecek olan üçüncü madde ise seçim ittifaklarının nasıl sonuçlanacağı meselesi. AK parti- MHP ittifakının ortaya koymuş olduğu oy potansiyeli ile muhalefetin ortaya koyduğu oy potansiyeli birbirine çok yakın durumda. Dolayısıyla bu seçimin sonucunu belirleyecek olan iki tür seçmen grubu var:1) Kararsız seçmenler 2) Kürt seçmenler Kararsız seçmenlerin oranı en fazla yüzde 15 civarında bu kararsız seçmen grubunun hangi cumhurbaşkanı adayına yöneleceği seçim sonucunun ortaya çıkmasında son derece etkili olacak. Bir de Kürt seçmenlerin bu seçimde hangi partiye yöneleceği son derece önem teşkil ediyor. HDP seçmeni dışında kalan muhafazakar Kürt seçmenin vereceği oylar seçimin sonucunu belirleyen bir etki yapacak. Muhafazakar Kürt seçmenin doğu ve güneydoğu’da Saadet partisine yönelmesi o bölgedeki dengeleri değiştirebilir. Bu seçimde partilerin oy oranlarına baktığımızda MHP,CHP, AK Parti ve HDP’nin yüzde 10 barajının üstünde olduğu için çok rahatlıkla meclise gireceğini görebiliyoruz. Bu noktada İyi parti ve Saadet partisinin kuracağı bir ittifakın veya İyi parti- CHP ittifakının kurulmasının seçim sonuçları noktasında ne derece belirleyici olacağı sorusu en önemli soruyu teşkil ediyor. Bu kurulması ihtimal dahilinde olan ittifaklar cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalmasını sağlayabilir. Muhalefet partilerinin şu an için birinci amacı ikinci tura kalmasını sağlamak olarak gözüküyor fakat CHP ve İyi Parti ilk tur için bir ittifak kurarsa bu seçimin birinci turda muhalefet adına kazanılması adına muhalefet açısından atılmış bir adım olarak görülmeli. Bu seçim hem cumhur ittifakını oluşturan AK parti- MHP hem de Muhalefet partileri açısından bıçak sırtı bir seçim olacak. Şu anda her iki taraf da yüzde 50 bandının altında bir seyir izliyor. Hangi tarafın adayı yüzde 50+ 1’ i bulacaksa bunun yolu sağlam ve esnek bir siyasi strateji izlemekten geçiyor. Kim daha fazla seçmene dokunur kim daha fazla seçmenin taleplerine cevap verebilirse seçimi o blokun adayı kazanacaktır. Son olarak seçim sonuçlarını belirleyecek olan bir diğer konu ise OHAL koşulları olacaktır. Seçmenler OHAL rejiminin devam edip etmemesi noktasında da bu seçimde bir irade beyanın da bulunacaklardır. Türkiye’nin seçime OHAL ile gitmesi özellikle dış dünya’da ülkenin imajı ve seçim güvenliği açısından son derece sorunlu bulunmaktadır. Seçmen OHAL ile ilgili düşünce ve kaygılarını da oy vereceği ve seçeceği cumhurbaşkanı adayı ile göstermiş olacak. Türkiye yakın tarihinin en önemli seçimlerine gidiyor ve bizler de seçim sürecini olabildiğince tarafsız bir biçimde yorumlamaya devam edeceğiz.