Yozgat 'in merkez köyü olan Kırım’la ilgili inceleme yazılarımiz için yeterince kaynak bulmakta zorlandığımızı ifade etmek isterim. Şu andaki köyün yeri çok eski yıllara dayanmasa da, yaşayan köy halkından sıhhatli bir bilgi temin edebilmek mümkün gözükmüyor.

Köyün eski yerleşiminin bugünkü adıyla Taşlı Tarla diye tabir edilen Akçadağ’ın eteklerinde düz bir alanda kurulduğu tahmin edilmektedir. Bu bölgede çıkarılan bina temel taşları ve bina kalıntıları bu bilgiyi doğrular niteliktedir. Köyün eski yerleşim alanının “Gavur Tepesi” diye adlandırılan bölgeye yakın bir mekanda kurulmuş olabileceğini söyleyebiliriz.

Şuan köyün kuzeyinde kalan Taşlı Tarla’ya da yakın olan mekanda küçük bir tepecik konumunda duran “Gavur Tepesi” vardır. Burayla ilgili babamın anlattıklarına göre tepede “Hazine” saklı olabileceği düşüncesiyle eski bir tarihte köylülerce kazı gerçekleştirilmiş.
“Gavur Tepesi” kazısına kazma-küreğini alıp gelen köylüler, tepeyi kazdıkça ölmüş insan kafasi ve insan kemikleri çıkarmışlar. Burada toplu bir ölüm olayının gerçekleşmiş olabileceği düşüncesiyle (bir şey de çıkmayınca) kazma işini bırakmışlar.

Köyün kuzeyinde mezarlık yakınlarında Cihanpaşa ve Türkmen Sarıları yolu üzerinde yol çalışmaları esnasında çıkarılan büyük çanaklar yerleşim alanının bu bölgede devam ettiğini göstermektedir.

Akçadağ’dan, Hanözü’nden, Doğru Dere’den akıp gelen seller Kırım özünü oluşturur ve büyük taşkınlara neden olurdu. Bu sel taşkınları köyün yerleşimini daha üst seviyelere taşımış olabileceğini düşünüyoruz.

Kırım Köyü bugünkü yerleşim alanında bilindiği gibi yüksek bir tepenin yamacında kuruludur. Sel ve su taşkınından uzak bir mekandadır.

Eski yerleşim alanı olarak gösterilen Taşlı Tarla ile ilgili olarak Rahmetli babamın anlattıkları vardi. (Satılmış Sargın 1936 doğumlu)
Az bir hane olarak kurulmuş köyde bir hastalığın türediği, köyün adının “Gözveren” olduğu ve “Gurüntüle” tabir edilen hastalıktan kırıldıklarını, yerleşim alanını hastalık nedeniyle değiştirdiklerini söylerdi. Hastalıktan “Kırılma” adına köyün isminin de “Kırım” olarak anıldığını belirtirdi.

Kırım adının “Kır-Bozkır” anlamıyla bütünleştirenler olduğu gibi, Kırım Türkleriyle ilgili olduğunu anlatanlar da vardır. Bazı bölgelerin adları dikkat çekicidir: Hanözü, Mahkeme Tepesi, Hezenlik, Yanagra, gibi...

Köyde halen yaşayan Kırım Tatarları "Kırım" tezini güçlendirmektedir. Köy ahalisi, Mullahasan’ın sülalesi ile Tatarlar ve bazı göçmen ailelerin sonradan gelip yerleşmesinden oluşmuştur. Osmanlı kaynaklarında (1840’lı yıllarda) köyde 17 haneden söz edilmekte ve köyün Sorgun kazasına bağlı Anteplizade Fetullah Efendi ile Aşıkpaşa Vakfı’na kayıtlı yerleşim yeri olarak zikredilmektedir.

Kırım bir orman köyü olup eski yerleşim alanı olma ihtimalini bölgedeki yer isimleri ispatlar. Örneğin Hanözü tabiri bize bunu gösterir. Han özü, Han Burun, Eskihan, Mahkeme Tepesi gibi mekanlar köyün eski bir yerleşim alanı olduğunu kanıtlayan mekanlardır.

Bir yanardağ olma ihtimalini taşıyan Akçadağ (Agcadağ) bölgenin en yüksek noktası konumundadır. Meşe ormanı ile kaplı olan Akçadağ aynı zamanda çevrenin su deposu konumunda olup en yüksek noktasından çıkarılan kaynak suyu temiz, doğal, soğuk haliyle köye canlılık vermektedir.

Köy halkı yıllarca bu bölgeden kesmiş olduğu meşe odunlarıyla ısınırdi. Akçadağ avcıların da mekanıdır.
Akçadağ’ın kuzey eteklerinde (Dağın ardı tabir edilen bölgede) Büyük Kale, Küçük Kale ismiyle anılan iki taş kale mevcuttur. Kayalar yumağını andıran bu kaleler yılanların mekanı durumunda olup ilginç bir görünüm arzeder.

Büyük Kale ismiyle bilinen mekana Akçadağ istikametinden çıkar kalenin üzerinde hoplardık. “zınk” diye çıkan ses kalenin içinin boş olduğunu ispatlardı bize. Halen duruyor mu bilmem ama, sert kaya üzerinde çıplak bir ayak izi vardı; biz onu Hz. Ali’nin ayak izi olarak (çocukluğumuzda) anlatırdık. O ayak izine araştırmacı Yılmaz Göksoy hocam çok güzel bir açıklama getirmişti. Ben de onun açıklamasına katılıyorum. Çevrede yanardaglardan dökülen kalıntıların sonucunda insan izi oluşmuş derdi.

Yine bu çevrede “in” diye tabir ettiğimiz küçük bir mağara bulunmaktadır. Eski çetelerin saklanma yeri olabileceğini zannettiğimiz bu ine sürünerek girer, içerisinde mumla oturur saklanırdık. Burası ile ilgili ilginç bir anım da vardır.
Derenin yamacında çıkılması zor bir mekanda yer alıyordu.

Dağın ardında sert kayaları yararak akan sular zaman zaman küçük şelaleler oluşturur, dereler su sesiyle çınlardı. Çocukluğumuzda (bizim tabirimizle mal güderken) bu bölgede gezinir Büyük Kaleye çıkmaktan zevk alır, Küçük Kalenin yılanlarından da korkar, “ine" de saklanmaktan mutluluk duyardık.

Bölgede maden ve kömür kalıntıları toplar büyüklerimize gösterirdik. Çevrede maden yataklarının bulunma ihtimali de göz ardı edilmemelidir. Köyümüz Kırım ile ilgili bilgilerimizi (zaman zaman) paylaşmaya devam edeceğiz...