“Gittiğiniz yerlere bizden selâm götürün!” diyen cümle gönül dostlarına
Kutsal Topraklardan, kalb-i cihandan,
Fâni dünyadaki aslî vatandan,
“Beledü’l-emîn”den[1], “Dârü’l-îman”dan[2];
Size Beytullah’tan selâm getirdim.
“Ekin bitmez vâdî”deki[3] nâleden,
Rahmet çağlayanı bir şelâleden,
Kâbe’den, o eşsiz Siyah Lâle’den;
İlâhî dergâhtan selâm getirdim.
İhrâma bürünüp yola çıkandan,
Beyaz bir sel gibi Beyt’e akandan,
Aşk odunda günâhını yakandan;
Âgâh-ı felâhtan selâm getirdim.
“Lebbeyk”[4] nidâsıyla Kâbe’ye varan,
Yürekten “Hû” çekip Hakk’a yalvaran;
Işık yüzlü, yağmur gözlü kullardan,
Ehl-i Zikrullah’tan selâm getirdim.
Ummanda katreyiz, damlada deniz,
Beyt’in etrâfında nurdan hâleyiz,
Pervâne misâli dönüyorken biz,
Semâvî semahtan selâm getirdim.
Tavafın nûruyla kalpler ışırken;
O nur, yüreklere sevdâ taşırken,
Dünyadan ukbâya kul yaklaşırken,
"Rükn-i istilâm”dan[5] selâm getirdim.
“Hacerü’l-Esved”de[6], aşk-ı vahdetten,
Zemzem Suyu’ndaki sırr-ı hikmetten,
“Mizâbü’r-rahme”den[7] yağan rahmetten,
Mescid-i Harâm’dan selâm getirdim.
Gelip “Mültezem”i[8] “Gül” gibi saran,
“Hıcr-ı İsmâil”de[9] dîvâna duran,
Terleyen gözlerle secdeye varan,
Hüccâc-ı kirâmdan selâm getirdim.
Allah’ın Beyti’ni nazâr eyleyen,
Gönül Kâbesi’ni gülzâr eyleyen,
Aşka tevekkülü serdâr eyleyen,
Uşşâk-ı “Makam”dan[10] selâm getirdim.
İhrâmlar bembeyaz, tenler rengârenk,
Kesrette vahdet var, Tekbir’de âhenk,
“Gül” aşkı, muhabbet ufkunda mihenk;
Uzlet şafağından selâm getirdim.
“Harem”de[11] tebessüm müşterek lisan,
Sımsıcak bir bakış hâle tercüman,
Sözden öte söz var sevgiye ferman;
Kardeşlik bağından selâm getirdim.
Akarken gözlerden rahmet yağmuru,
Taşar yüreklerden muhabbet nûru,
“Metaf”ta[12] yaşanır vuslat sürûru,
Aşkın kaynağından selâm getirdim.
Îmandan, ihlâstan, şükr-i nîmetten,
Safâ’dan, Merve’den, Sa’y u gayretten,
Zemzemler yeşerten teslîmiyetten,
Tevekkül çağından selâm getirdim.
Devamı Yarın...