"Hicret”; aslâ bir ricat olmayıp, bu muazzez seferin arka plânını oluşturan ve sarsılmaz temellerini Efendimiz’in Mekke’deki İslâm’ı ilk tebliğ dönemlerinden îtibaren büyük bir cesâretle ikmâl ettiği *“Îman en büyük imkândır.”* Nebevî ölçüsünün hayat bulduğunu eşsiz bir kıyâmdır.
“Hicret”; aslâ küffardan *“kaçmak”* değil; kutsî değerler uğruna müspet şartlar oluşturabilmek, hayırlı bir faaliyet yapabilme imkânlarının tükendiği yerden, yeni imkânların üretileceği bir bölgeye intikâl etmek, yeni bir güç ve enerji elde edebilmek, yeni bir hamle yapabilmek ve yeni bir yükselme rampasına ulaşabilmek gâyesiyle “şartlara teslim olmayıp, şartların teslim alınacağı”* bir bölgeye *"göçmek”tir.
“Hicret”; hayat suyunun kaynağı olan Mekke-i Mükerreme’den; îmana susamış dudakları suya kandırabilmek ve risâlet ırmağının en mübârek pınarının Medîne-i Münevvere’den çağlayıp bütün insanlığa âb-ı hayat sunabilmek için, İlâhî müsâadeyle yapılan muazzez ve mübârek bir cihattır.
“Hicret”; İslâm’a dar gelen yerleri bırakıp, Allah(c.c.)’ın arzındaki her bölgeye Hakk’ı tebliğ etmek için yeni bir mekânda kürsü kurmak gâyesiyle yola çıkmak; İbrâhimî bir îman ile Hâcer(r.aa.)’den İsmâil(a.s.)’e, İsmâil(a.s.)’den Zemzem’e ulaşmak, Muhammedî bir inançla Yesrib’i Medîne yapmak ve Medîne-i Münevvere’den cihâna yayılan îman nûruyla beşeriyeti *“Gül”* Medeniyeti’ne kavuşturmaktır.
“Hicret"; tedbirin aslâ takdiri bozamayacağını bilmesine rağmen, esbâba tevessülün her türlü gereğini eksiksiz olarak yerine getiren ve muhafızı Allah (c.c.) olanların aslâ mağlup edilemeyeceğini bütün cihâna bildiren ve tarihin akışını kökünden değiştiren bir ulu fermandır.
“Hicret”; anlatması kolay, fakat anlaşılması ve yaşanması çok zor olan, içinde sayısız sırlar, kutlu mesajlar ve nice hikmetler saklayan, dünden yarını kucaklayan, ebedî saâdet kapılarını aralayan ve *“Gül Devri*”ne köprüler kurup kapılar aralayan bir tayy-i mekândır.
“Hicret”; mü’minlerin îman ettikleri gibi yaşamak ve hayatlarıyla temsil edip, hâlleriyle tebliğ ettikleri İslâm ile insanları müşerref kılmak için mâllarını, mülklerini, yurtlarını, yuvalarını terk ederek, maddî servetlerini Mekke’de bırakıp, inandıkları değerleri yanlarında götürenlerin ve “Yesrib”i “Medîne-i Münevvere” hâline getirenlerin “Bir Hilâl uğruna”* yazdığı “Gül” kokulu bir destandır. “Hicret”; vatan sâhibi olmak için değil, gittiği toprakları îman nûruyla yoğurarak o yerleri de vatan kılmak ve *“İslâm Yurdu*”na dönüştürmek için yapılan bir kutlu yürüyüştür. Bu sebeple Mekke’den Medîne’ye göçen Ashâb-ı Kirâm orada ilâ-nihâye kalmamış, İ’lâ-yı Kelîmetullah Sancağı’nı daha da yükseklere taşımak ve Allah (c.c.) ve Resûlü(s.a.v.)’nün ismini güneşin doğduğu her yere duyurabilmek aşkı ve cehdiyle sefer etmiştir.
“Hicret”; İlâhî aşkla yapılan ve gittiği her yere îman, ihlâs, hidâyet, muhabbet, umut ve hayat taşıyan *"bir mübârek sefer*”dir. Böyle olduğu için de İslâm Târihi’nde her zaman ‘hayatla hicret, hicretle hayat’ hep iç içe olmuş; *“tebdil-i mekân”* hiç durmamış ve *“Hicret”* hep devam etmiştir. Bu sebeple Vedâ Hutbesi’ni dinleyen yüz yirmi dört bin sahâbîden sâdece on bini Medîne’deki Bakî’ Kabristanı’nda medfundur. Sahâbe-i Kirâm; İslâm’ı tebliğ için Şam’dan Yemen’e, Belh’ten Bizans’a, İran’dan Tûran’a, Şimâlî Afrika’dan Uluğ Türkistan’a, Kıbrıs’tan Anadolu’ya kadar çok geniş bir coğrafyaya hicret ederek gönül fethine çıkmış, ayak bastıkları her yeri îmanın âsûde iklimiyle buluşturmuş, gittikleri beldelerde "Muhammedî Güller”i goncaya durdurmuş ve en çorak toprakları bile gülistâna döndürmüşlerdir.
“Hicret”, Sevr Dağı ile Yesrib Şehri arasında yapılmış olan sıradan bir yolculuk aslâ değildir. Zîrâ Âdemoğlunun en mükerrem, en muazzez ve en muhteşem kıyâmı olan bu kutlu yürüyüşün ayak izleri sâdece Mekke-Medîne arasındaki dağ yollarında ve kum tepelerinde kalmamış, dünyanın dört bir yanına ulaşmış ve *“Kadem-i Resûl”* sultanların başına tâc, ölü gönüllere ilâç olmuştur.
“Hicret”; İslâm Güneşi’nin insanlık ufkunda bütün ihtişâmıyla parlayarak arzın dört bir yanını aydınlatması için Yesrib semâlarında irtifâ kazanmaya başlayan, umuda hayat katan ve hayatı umutlandıran münevver bir seferin; *“Yolları göklere bağlayan perçin*”idir. “Hicret”; insanlığı îman çağına ulaştıracak İlâhî bir çağrının bütün dünyada mâkes bulması için, Rabbanî emirle başlayan bir sa’ydan yansıyan semâvî güzelliklerin gönüllere en gümrah bir biçimde aksetmesidir.“Hicret”; beşeriyete âb-ı hayat sunabilmek için; göz, gönül ve akıl teri dökenlere; *“Yol O’nun, varlık O’nun, gerisi hep angarya”* diyerek yola çıkanlara bahşedilen bir zafer gülümsemesidir.
“Hicret” şafağının gurûbu hiç olmayacak, aydınlığı kıyâmete kadar devam edecek, Medîne semâlarından başlayıp bütün dünyayı baştanbaşa kuşatacak ve insanlık ufkunda ebedîyen parlayacak olan ve yüreklerini aşka getiren bir nur şûlesidir. Devamı Yarın...