O da bizim gibi bir insan değil miydi? Zaafları ve özellikleri ile bizlerden biri değil miydi de şimdiden ondan elinden gelmesi pek mümkün olmayacak işler bekliyor, yapılmadı diye de kızıyor ve başlıyoruz aleyhinde tezvirata.
Bu tezvirat öyle bir hal alır ki; Yolları altın kaplama yapsalar, neden asfalt değil derler.
Şehrin iklimini değiştirip daha uzun yaz olması sağlansa bu kez de eski kışları özlüyoruz derler.
Devletin merkezini şehrimize taşısalar bu kez de rant için çalışıyorlar derler. Yani kısaca derler de derler. Söylerler de söylerler.
Bu demenin ve söylemenin ardı arkası asla kesilmez, A deseniz neden B demediniz derler. C deseniz nede F demediniz derler. Alfabedeki tüm harfleri sıralasanız üstüne de bir kebap isterler. Kebap ısmarlasanız bu kez de “hani bunun ayranı nerede” derler. “Ayransız bu gitmez” derler.
Bu yüzden kim seçilirse seçilsin, kim hangi göreve gelirse gelsin çok fazla bir beklentiye girmemek gerekir. Hatta bu beklentiyi de çok yüksek tutmamak gerekir.
Seçip gönderdiğimiz kişinin ertesi günü aleyhine geçmek ve onu eleştirmek yerine; “Milletvekilimiz bulunduğu yerde bizi temsil etsin yeterlidir” demek daha uygun olur.
Seçilen kişi eğer elinden geliyorsa hükümet nezdinde elbette kendi şehri için bir şeyler yapacak, bazı tekliflerde bulunacaktır.
Eğer aynı şehirden bir kişi bakanlık mevkiine veya daha yüksek bir bürokraside görev alırsa onun için de “Allah yardımcısı olsun, devlete ve millete daha çok ve daha iyi hizmette bulunsun” demek herhalde daha uygun düşer.
Vatanını, milletini ve devletini seven, adam kayırma, çeşitli aracılarla yakınlarını işe yerleştirme düşüncesi taşımayan insanların yapacağı en makul şey de budur.