Yozgat’ın ortasında, geniş ve dingin bozkırın sessizliğine kulağınızı verirseniz, aslında güçlü bir hikâyenin fısıltılarını duyarsınız. Çekerek’te doğan bir başarı hikâyesi, tam da bu sessizlikten doğdu. Biraz cesaret, biraz sabır, biraz da toprağın, suyun ve insan emeğinin ortak diliyle yazıldı bu hikâye.
Bugün sizlere Arpaç Köyü’nden Tuncay Erol’un hikâyesini anlatmak istiyorum.
Yıllarca tarım ve hayvancılıkla yoğrulmuş bir hayat... Derken Çekerek Barajı'nın su tutmasıyla birlikte tarım arazilerinin sulara teslim oluşu... Birçokları için bu bir son olabilirdi. Ama Tuncay Erol için bu, yeni bir başlangıcın kapısı oldu. 2015 yılında, kendi imkânlarıyla baraja kurduğu birkaç kafesle başladı serüven. Yıllık 25 ton alabalık üretimi derken, devlet destekleriyle kafes sayısını 13’e çıkardı, üretimini ise 75 tona taşıdı.Bugün Çekerek Barajı'ndan çıkan bu emek dolu ürünler, Ege ve Karadeniz’de işleniyor ve oradan Avrupa sofralarına uzanıyor.
Tuncay Erol diyor ki:"Toprağımızı suya verdik, ama umudumuzu suyun içinde yeniden büyüttük. Balıkçılık sabır ister, doğayla dost olmayı ister. O zaman su da, toprak da emeğinizi karşılıksız bırakmaz."
Ne güzel özetlemiş değil mi? İşte gerçek girişimcilik budur. Bir kaybı avantaja çevirebilmek, zor zamanlarda bile doğayla el ele vererek yeniden üretebilmek... Şunu çok iyi biliyoruz ki artık kırsal kalkınma demek, sadece toprağa tohum atmak değil. Yenilikçi düşünce, girişimci ruh ve doğru destekler birleştiğinde, bozkırın ortasında bile Avrupa’ya açılan kapılar inşa edilebiliyor. Çekerek'teki bu örnek, bize hem kendi potansiyelimizin hem de doğru vizyonun nelere kadir olduğunu gösteriyor. "Çekerek, Anadolu’nun kalbinde, doğayla barışık üretim modelleriyle geleceğin kırsal kalkınma merkezlerinden biri olma yolunda güçlü adımlar atıyor."
Sular altında kalan umutların yeniden filizlenmesi, sadece bir köyün değil, bir bölgenin geleceğine de ışık tutuyor. Çekerek’te doğan bu cesaret hikâyesi, belki de Anadolu’da benzer dönüşümlerin habercisi olacak.
Sevgili okurlarım, bu hafta sizlerle bozkırın ortasında doğan bir girişimcilik mucizesini paylaştım.
Belki de hepimize küçük bir hatırlatma oldu bu hikâye: Umutsuzluk sularına kapılmak yerine, o suyun içinde yeni yollar aramak gerek.
Önümüzdeki hafta, kırsalda girişimciliğin farklı yüzlerine, yerel ekonomilerin yeniden canlanmasına, tarımdan küçük sanayiye, doğal kaynak kullanımından bölgesel markalaşmaya kadar pek çok umut verici gelişmeye birlikte göz atacağız. Anadolu’nun dört bir yanından başarı hikâyelerini paylaşarak, üretimin ve emeğin değerini hep birlikte keşfetmeye devam edeceğiz.
O zaman bir sonraki buluşmamızda, yeni umutların izinde yeniden görüşmek üzere. Kalın sağlıcakla, üretimin ve emeğin ışığında...