Her geçen gün vaziyet nazikleşiyordu. Kuvâ-yi Seyyâre, Yıldızeli’nden gelecek cephane ve iki bölük İntizar’ın Kadı Şehri’nde müdafaa vaziyetindeydi. Nihayet eşkıya yine meydan okuyarak Kadışehri yakınından geçerek Özü Kavak istikametine gittiği görüldü. Bir saat sonra yine görüldü ki Zile istikametinden 400-500 kişilik, dağınık bir vaziyette gelen bir kuvvet Yavuhasan Köyü’ne girdi. Bu kuvvet kimdi? Bu cihet meçhuldü.
Nihayet kumandan, bu kuvvetin hakiki hüviyetini öğrenmekle beni memur etti. Yaya olarak, yanıma on kişi almak suretiyle Yavuhasan Köyü yakınlarına sokuldum. Tabii, gizlenmeye azami dikkat ediyordum. Artık tali, tesadüf eseri diyeceğim, Yavuhasan Köyü’ne gelen bu kuvvetten ikisini abdest bozarken yakaladım. Yaptığım sorgulamada, bu gelen kuvvetin Fahri Bey isminde bir binbaşının kumandasında teşkil edilen millî bir kuvvet olduğunu öğrendim. Bu iki çeteciyi alarak geri döndüm. Yolda rastladığım Yavuhasanlı bir köylüyü de yakalayarak, ikinci Kuvâ-yi Seyyâre’nin Kadı Şehri’nde olduğunu bildiren bir yazıyı Fahri Bey’e gönderdim ve Kadı Şehri’ne geldim. Öğrendiklerimi kumandana arz etmekle beraber çetecileri de teslim ettim.
Gece, Fahri Bey’den kendini tanıtan bir rapor kumandana geldi. Yapılan muhâbereatla iki kuvvet arasında mutabakat hâsıl oldu. Ertesi sabah kuvvetler hareket edecekti. Önde Fahri Bey müfrezesi Özü Kavak Köyü’ne yürüyecek ve ikinci Kuvâ-yi Seyyâre de bu kuvveti takip edecekti. Yürüdüler. Kuvvetler Özü Kavak’ta birleştiler, kumandanlar görüştü. Öğle üzeriydi ki önde Fahri Bey ve onu takiben ikinci Kuvâ-yi Seyyâre, şimdiki Çekerek merkezine yaklaşıyordu. Yürüyüş esnasında Çekerek’in İshaklı Köyü sırtlarına eşkıyanın kurduğu top patladı ve birinci mermi, Fahri Bey müfrezesinin öncü kuvvetlerinin tam ortasına düştü.
Bir anda bir top mermisi, Fahri Bey müfrezesinde öyle bir panik yarattı ki, 10 dakika sonra bu kuvvetten ve zabitanından görünürde kimse kalmadı.
Artık ikinci Kuvâ-yi Seyyâre, eşkıya ile tek başına karşı karşıya idi. Kuvâ-yi Seyyâre de kaçamazdı. Eşkıya kuvvetlerinin ateşi altında yürüyerek Çekerek geçildi. Biraz ilerledikten sonra toplarını indirerek Kuvâ-yi Seyyâre de eşkıya üzerine ateşe başladı. Vakit ikindi idi, neredeyse akşam yaklaşıyordu. Arazi bildiğimiz gibi dağlık bir bölgeydi. Eşkıyanın 150 atlılık bir kuvveti Özveren sırtlarına sevk ettiği görüldü. Bu kuvvet, hakikaten Özveren sırtlarını işgal ederse sağ cenahımız tehdit altına giriyordu. Kumandan ikaz edildi. Bizim için tek kurtuluş yolu, eşkıyadan evvel Özveren sırtlarını tutmaktı. Maazallah, ortalık kararırsa Tokat Alayı’nın uğradığı akıbete uğramak işten bile değildi. Asi kuvvetlerin hepsi kurttu.Nihayet kumandan kararını verdi: Mernuş Kaptan ve iki makineli tüfek, Özveren sırtlarına doludizgin gidecek ve Özveren sırtlarını işgal edecekti. Bu kuvvet, cesaretle vazifesini yaptı. Adı geçen Özveren sırtlarına eşkıya ile beraber çıktı. At üzerinde cereyan eden muharebede, asi kuvvetlerin başında bulunan Çopur Yusuf ve 20 arkadaşı vuruldu. Başsız kalan eşkıya, Kayalar Köyü istikametinde ric‘a (geri çekilme) ihbar edildi ve eşkıyanın kısm-ı külliyesi de bu vaziyet muvacehesinde top ve mitralyözünü bırakarak Kayalar Köyü istikametinde dağınık bir surette çekildiği görüldü. İkinci Kuvâ-yi Seyyâre, akşama yakın Kayalar Köyü’ne girdi.