Her yıl kamuoyuyla paylaşılan URAP (University Ranking by Academic Performance) sıralaması, sadece üniversiteler arasındaki akademik rekabeti değil, aynı zamanda yükseköğretim sistemimizin yapısal durumunu da gözler önüne seriyor.
2025 yılı verileri de bu açıdan bize çok şey anlatıyor.
Elde edilen başarılar kadar, geride kalanlar da bizlere bir şeyler söylüyor. Ancak bu tabloyu yalnızca bir “yarış listesi” olarak görmek yerine, kalite güvence sistemleri, iç kontrol mekanizmaları ve kurumsal denetim süreçleri bağlamında ele almak, asıl mesajı anlamamıza yardımcı olacaktır. Kalite Yönetimi: Sürdürülebilir Başarının Anahtarı
URAP kriterlerine baktığımızda; yayın sayısından atıf performansına, doktora mezun sayısından uluslararası iş birliklerine kadar uzanan geniş bir kalite yelpazesi görüyoruz. Ancak bu göstergelerin rastlantısal başarılarla
açıklanamayacağını biliyoruz. Kurumsallaşmış kalite yönetimi, sadece belgeyle
değil, davranışla, refleksle, stratejiyle işler.
Her üniversite, kurumsal strateji belgelerinde “kaliteyi artırmak” gibi ifadeler
kullanır.
Peki bu söylemler, yönetim sistemlerine ne ölçüde entegre edilmiştir? İşte URAP sonuçları, bu noktada öz değerlendirme için somut bir ayna
sunmaktadır.
İç Kontrol:
Bilimsel Hesap Verebilirliğin Teminatı
Üniversiteler sadece bilim üreten değil, aynı zamanda kamu kaynağı kullanan ve kamuya karşı sorumlu olan kurumlardır. Bu nedenle, akademik faaliyetlerin ve
idari süreçlerin risk odaklı izlenmesi, iç kontrol sisteminin temel sorumluluğudur. Bir üniversitenin sıralamadaki yeri, doğrudan kalite göstergeleriyle bağlantılı olduğu kadar, iç kontrol yapılarının işlerliği ile de ilgilidir. Performans takibi,
araştırma harcamalarının izlenmesi, dış kaynaklı fonların etkin yönetimi, öğrenci
memnuniyetinin analizi – bunların her biri, kurumsal iç kontrol anlayışı olmadan
sağlıklı yapılamaz.
Denetim: Sadece Sayılar Değil, Davranışlar da Denetlenmeli Bağımsız denetim yalnızca mali tablolarla sınırlı değildir. Kurumsal denetim,
akademik ve idari işleyişin saydam, hesap verebilir ve sürdürülebilir bir temele oturmasını sağlar. URAP’ın gösterdiği sıralama sonuçları, aslında denetim sistemleriyle desteklenmiş üniversitelerin ne denli öne çıktığını ortaya koymaktadır.
Bu bağlamda, iç denetim birimlerinin rolü stratejik bir noktaya evrilmelidir:
- Akademik performansın izlenmesi,
- Stratejik plan hedeflerinin gerçekleşme düzeyinin değerlendirilmesi,
- Kalite göstergelerinin güvenilirliğinin teyidi,
- Risklerin erken uyarı mekanizmalarıyla tespiti...
Bu süreçler bir bütün olarak yürütüldüğünde, yalnızca URAP sıralamasında
değil, toplumun gözündeki güvenilirlik sıralamasında da üniversiteler yukarıya
taşınacaktır.
Sonuç: Sıralamadan Daha Fazlası
URAP 2025 sonuçları, aslında bize bir sıralamadan çok bir sinyal veriyor. Bu
sinyal; güçlü iç kontrol, yerleşik kalite yönetimi ve hesap verebilirlik anlayışıyla desteklenmeyen hiçbir akademik yapının, uzun vadede ayakta kalamayacağını söylüyor.
Artık mesele sadece daha çok yayın üretmek değil, üretilen bilginin nasıl bir
sistemde üretildiği ve yönetildiğidir. Yani kalite, bir sonuç değil, bir sistemin çıktısıdır.