Son siyasi gelişmeler hakkında konuşmak istemiyorum.
Bilakis çuvaldızı biraz öz dünyamıza batırarak konuşmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Suç, günah, gayrimeşru ya da etik olmayan davranışlar… Adına ne derseniz deyin!
Peki tüm bunlar ne zaman hayat buluyor dersiniz?
Herkes herkesi bilir. Hatta hırsızlıklar dahi ayan beyan ortadadır. Ama kimsenin gıkı çıkmaz, görmez, duymaz, müdahale etmez. Sessizlik, çoğu zaman en kolay yoldur. Ta ki bir gün yasal bir süreç işleyince ya da olağan dışı bir durumla o suç, o günah, o etik dışılık ortaya çıkıncaya kadar…
E peki, zaten bilmiyor muyduk? Bilakis biliyorduk. “Görmedim, duymadım, bilmiyorum” üç maymununa sığındık. Kimseyi yargılamak niyetinde değilim. Asıl sözüm, tek bir kişiyi işaret ederek tüm yükü ona yıkıp rahatlayanlara.

SUÇLUYU İFŞA ETMEK YETER Mİ?

Kardeşim, yakaladık, deşifre ettik, ifşa ettik…
Bitti mi?
Her şey güllük gülistanlık mı artık? Allah aşkına, elinizi vicdanınıza koyun. Derin bir nefes alın ve tek bir cevap verin, gerçekten suçluyu yakaladık mı?
Oysa açığa çıkmayanlar, çıkaramadıklarımız, hırsızlıkları yanına kar kalanlar, arsızlıkları farklı kulvarlarda en prestijli şekliyle devam edenler hala aramızda dolaşıyor. Siyaset arenasında henüz aday belirleme sürecinde “Kazansın da nasıl olursa olsun” diyenler, masum mu sizce?
Bir gerçeğin altını çizmek zorundayız, biz suçluyu yakalamadık, günahı tespit etmedik. Bilakis, “Oh, bizi kimse görmedi” diye iç çekişleriyle kendimizi akladık. İşaret parmağımızı hedefe doğrulturken, aslında aynadaki beni, aynadaki bizi işaret ettik.
Biliyorum, bu öz eleştiriyi kabullenmek kolay değil. Çünkü itiraf etmek, en ağır yüktür. Ama kabul edelim: Bu dünyada hiçbir şey açığa çıkmadan göçüp gidenler belki şanslıdır; fakat masum mudur, onu vicdanlar bilir.

AYNAYA BAKABİLMEK CESARET İSTER

Bir atasözü der ki: “Kör ölür, badem gözlü olur.” Biz de çoğu zaman gidenleri güzelleştiriyor, yaşayan günahları görmezden geliyoruz. Halbuki yanlış, yanlış olarak kalmalı; doğruyu alkışlamak kadar yanlışı dile getirmek de cesaret ister.
Kıssadan hisseyi unutmayalım: “Hırsızın hiç suçu yok mu?” diye sormuşlar. Cevap vermiş biri: “Var elbet, ama asıl suç, onu görüp susta kalanda.” İşte mesele budur. Biz sustukça suç büyür, günah kökleşir, gayrimeşru olan meşru zannedilir.
Bugün ihtiyacımız olan şey, suçu başkasında aramak değil, aynada kendimize bakabilmek. Birilerinin açığa çıkmasını beklemeden, kendi yanlışlarımızı görüp düzeltmek. Çünkü iyiliğin ilk adımı, kötülüğe ortak olmamaktır.
Yozgat’ın, Türkiye’nin ya da dünyanın geleceği için önce vicdan terazimizi onarmamız gerekiyor. Yoksa suçlular hep aramızda olacak, ama asıl suç aynada duracak.
Bir kere daha tekrar ediyorum, biz, suçluyu yakalamadık. Biz, günahı ortaya çıkarmadık. Biz, sadece kendimizi akladık.
Oysa çözüm basit, aynaya bakmak.
Çünkü bazen en ağır mahkeme, insanın kendi vicdanıdır.