Restoranlar, oteller, evler…
Ekmeğin çöpe giden yolculuğunun en baş adresleri buralar.
Ekmek, öpüp alımıza götürdüğümüz nimet.
Ekmek, kutsalımız…
Ve dahi aslanın ağzından midesine düşmeden yakalamaya çalışırken yığınla çöpe gönderdiğimiz bir veli nimet.
Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan dün telefonuma bir mesaj geldi.
O mesajı:
- Geleceğimize sahip çıkalım, tek bir lokmayı bile israf etmeyelim. Gıdanı koru kampanyasında bize katıl. www.sofranasahipcik.com’a sen de gel sen de söz ver.
O siteye girer girmez şu metin karşılıyor sizleri:
- Her lokmanın ve her yudumun kıymetini bileceğime, gıda kaybı ve israfını ve olumsuz çevresel etkilerini önlemek için kendi adıma var gücümle sorumluluk alacağıma, yiyecek ve içecekleri ihtiyacım kadar alıp, bilinçli tüketip, israf etmeyeceğime, söz veriyorum.
En çok söz veren iller; İstanbul, Ankara, İzmir…
Çok anlamlı bir proje.
Lakin detayına indiğimizde ‘ne idik, ne olduk’ sorusu çıkıyor ortaya.
Ekmeği başının üstüne koyacak kadar değerli gören bizler nasıl oluyor da çöpe atacak kadar nankör çöpe atacak kadar vefasız olabilir?
Geçmiş zaman olur ki, insanlığımız ekmeğe ulaşmak için mücadele ederdi. Hayat açlık ve tokluk arasında ince bir çizgide yaşam sunmuştu.
Yokluk, yoksulluk açlıkla temsil bulurdu.
Peki ya bu gün.
Onun çok ötesinde her yeni zaman yeni ve modelli bir yaşam arayışına sürüklüyor bizleri.
Aç kalmaktan ziyade telefonsuz, markalı kıyafetsiz, modelli arabasız, gösterişsiz bir dünyadan uzak kalmanın korkusu ve endişesi ile yaşıyoruz.
Bakanlığın ekmek israfına dikkat çekmek adına başlattığı çalışmanın temelindeki en önemli neden işte bu.
İSRAF etmiyor, onun çok ötesinde sanal bir dünyanın peşinden koşuyoruz.
Korkular, kaygılar, gelecek beklentileri tam da bundan ibaret.
Maddesel koşuşturmaca.
Maddesel beklentiler.
Ne inancımız ne de insanlığımızla bağdaşmayan bir yaşam biçimi.
Bir an, ansızın, hiç beklenmedik anda gelen amansız hastalık, ölüm, kaza, felaket!
Nasıl da unutturuyor yalan dünyanın sanal beklentilerini.
Ne kapıda duran modelli otomobil, ne gösterişli ev, kıyafetler, makam…
Dün Anavatan Partisi’nin Genel Başkanı Mesut Yılmaz Hak’ka yürüdü.
Mevla rahmet eylesin!
Ne günler geçirdi, ne makamlar, ne insanlar, ne bu dünyanın nimeti.
Geriye dönüp baktığımızda ömür israf ediyoruz. Kaldı mı Mesut Yılmaz’a ömrü?
Bize de kalmayacak!
Tarım ve Orman Bakanlığı söz istiyor insanlığımızdan.
Aslolan hatırlatma, bir söz verilecekse onun adresi vicdanlar.
Bakanlığı, böylesine anlamlı bir kampanyadan ötürü kutluyorum.