Malum, iki ara bir deredeyiz.
Ufuk yok coğrafi olarak.
İnşallah yeni ufukların açılacağı, yeni yerleşim alanlarının oluşturulacağı günleri sabırsızlıkla bekliyorum.
Fakat bu gün mesele ufuk değil, hava meselesi.
Havadan konuşacağız anlayacağınız.
Havadan ama havalı değil.
Yozgat’a taşındığımız 1997 senesini hatırlıyorum.
Bir kış günü, vakit akşam saatleri…
Muslubelen’den Yozgat’a doğru otobüs inmeye başladığı an şehrin üzerindeki o siyah tabakaya bakıp, gurbetin ağır yükünü daha çok hissettim.
Sanki o bulutlar zihnime, kalbime, ruhuma çöktü.
Gurbetlik mesele de yoktu aslına bakarsanız, ilçeden şehir merkezine taşındık. Hepi topu bu.
O gün şehrin üzerini kaplayan karabulutların soba ve kalorifer bacalarından çıkan dumandan kaynaklandığını öğrenmem uzun zaman almadı.
Her gün sis, pis, koku yaşıyordu Yozgatlı.
İlk etapta nefes almakta zorlansam, boğazlarım yansa da her zararlı alışkanlık gibi dumanlı havaya da alıştık vesselam.
Sene 2006 Yozgat’a doğalgaz geldi.
Hiç unutmam bir akşam vakti Belediye Başkanı Yusuf Başer, bir evin doğalgazlı milangazını açılış için yakmış hep birlikte alkış tutmuştuk.
Doğalgaz demek medeniyet demek, temizlik, rahat nefes alma, sisten, isten kurtulma demek.
O dönem Yozgat havası en kirli şehirlerden bir tanesiydi.
Doğalgaz kullanımının yaygınlaşması ile çok şükür havamız daha da temizlendi lakin henüz yeter durumda değiliz.
Havaların iyiden iyiye soğumaya başladığı bu günlerde yine karabulutlar yükselmeye başladı bacalardan.
Öyle ki bazı binalardan (Kamu binaları da var bunların arasında) sanki otomobil lastiği yakmış gibi duman yükseliyor.
Nefes kesen, görüntü ve hava kirliliği yapan bu tehlikeye karşı kim önlem alır, nasıl önlem alınır?
Egzoz dumanı, baca dumanı, sigara dumanı derken, duman altı olmayalım kış mevsiminde.
Havamızı kimse bozmasın, kirletmesin…
VEKİLLERİN KURUM ZİYARETİ…
Çat kapı olmaz mı…
Ansızın habersizce…
Kim olduğu, neden ve nereden geldiği belli olmayan bir tiple.
Yanında, sağında, solunda kimseler olmadan.
Olur bence, hem neden olmasın ki.
Sayın vekillerin kurum ziyaretleri bazen çat kapı olmalı diyorum.
Ansızın…
Mesele birilerini gafil anlamak değil yanlış anlaşılmasın.
Ya da devletin memurunu zora düşürmek de değil.
Mesele kurumsal verimlilik, hizmet akışı nasıl işliyor.
Devlet adına hizmet edenler (yöneticisi/memuru/hizmetlisi…) vatandaşa nasıl bakıyor.
Hangi gözle ve niyetle görev yapıyor.
Bence denemek lazım, ansızın, sivil kıyafetle…
Ecdat yapmış, biz de yapsak bir zararı olmaz sanırım.