Ankara’nın kalabalık caddelerinde yürürken kulağınıza çalınan bir sohbet, otobüste yan koltukta duyduğunuz bir aksan, herhangi bir kurumun koridorlarında karşılaştığınız bir memur…
Ankara’da yaşayıp da bir Yozgatlı’ya rastlamamak mümkün mü?
Kimi resmi kayıtlara göre 400 bin, kimi araştırmalara göre yarım milyondan fazla Yozgatlı yaşıyor bu şehirde. Ama işin aslını bilenler, kütüğünü, soyunu, kuşağını hesaba katanlar der ki: “Aslında Ankara’da bir milyon Yozgatlı var.”
Evet, başkent Ankara, adeta Yozgat’ın 14’üncü ilçesi gibidir. Sorgun’dan, Akdağmadeni’nden, Boğazlıyan’dan, Çayıralan’dan, Yerköy’den kopup gelen hemşehrilerimizin çoğu burada ekmek peşinde, burada aşının derdinde, burada çocuğunun geleceğinin hayalini kurar. Öyle ki, kimi zaman Yozgat’ın köylerinde gördüğümüzden daha çok Yozgatlı’yı Ankara’nın parklarında, pazarlarında, kahvehanelerinde görmek mümkündür.
GÖRÜNEN KALABALIK, GÖRÜNMEYEN YALNIZLIK
Her şey kulağa heyecan verici geliyor, değil mi?
“Bir milyon Yozgatlı Ankara’da” dediğimizde göğsümüz kabarıyor, içimiz kıpır kıpır oluyor. Ama mesele biraz derinlemesine düşünüldüğünde işin rengi değişiyor. Çünkü aynı iş yerinde 10 kişi birden Yozgatlı olsa da birbirinden habersizdir. Çünkü birçoğu Yozgatlı olduğunu söylese de, aslında Yozgat’la bağını çoktan koparmıştır. Hatta bazen “Ben Yozgatlıyım ama Yozgat’ı sevmiyorum” diyenlere bile rastlarsınız.
İçimiz acıyarak söylüyorum ki; Ankara’daki Yozgatlıların bir kısmı, kendi memleketine dair ne bir fikre, ne bir katkıya, ne de bir özleme sahiptir. Ama iş eleştiriye gelince mangalda kül bırakmaz, Yozgat’a dair söylenecek kara sözü de çoktur. İşte o yüzden, biz ne gerçekten bir milyon Yozgatlı’yız, ne de resmi rakamlardaki 400 bin sayısı bir anlam ifade ediyor.
AYRILIKLAR, KOPUŞLAR VE KAYIP DEĞERLER
Ankara’daki Yozgatlı’nın kaderi dediğimizde karşımıza çıkan tablo budur: ayrılıklar, kopuşlar, değerlerinden soyutlanmalar… Yozgatlı Yozgatlı’ya kalpten, samimiyetle, muhabbetle yaklaşmadığı sürece bu kalabalık bir anlam taşımaz. Yan yana olduğumuz ama yüreklerimizin uzak düştüğü bir milyon insanın varlığından ne çıkar?
Oysa biz farklı olmalıydık. Biz, toprağın bereketini, köy odasının sohbetini, bağ bozumu şenliğini, düğünün davulunu, bozlağın yanık sesini birlikte taşıyan bir milletiz. Ankara’nın taşına toprağına, caddesine sokağına bunu nakşedebilmeliydik. Birbirimizi görünce gözlerimiz ışıldamalı, bir Yozgatlı başka bir Yozgatlı’ya denk geldiğinde gurur duymalıydı. Ama çoğu zaman olmuyor.
DÜNYADAKİ TÜM YOZGATLILARA ÇAĞRI
Kıymetli hemşehrilerim… Bu yazı yalnızca Ankara’da yaşayanlara değil, dünyanın dört bir yanındaki Yozgatlılara bir çağrıdır. Almanya’da, Fransa’da, Avusturya’da; İstanbul’da, İzmir’de, Bursa’da yaşayan kardeşlerim… Hepimiz aynı kaderi yaşıyoruz aslında. Birbirimizden uzaklaşıyor, ortak değerlerimizi unutuyor, “biz” olmaktan “ben” olmaya doğru savruluyoruz.
Unutmayalım, bizi ayakta tutacak olan şey yalnızca nüfus sayımız değildir. Bizi ayakta tutacak olan şey, birbirimize duyduğumuz güven, saygı ve muhabbet olacaktır. Eğer biz kendi hemşehrimize sırtımızı dönersek, eğer biz kendi kökümüzü hor görürsek, bir milyon da olsak, on milyon da olsak hiçbir kıymetimiz olmaz.
ANKARA’DAKİ BİR MİLYON YOZGATLI’NIN GERÇEK GÜCÜ
Bugün Ankara’da yaşayan bir milyon Yozgatlı, el ele verse neler yapmaz? Üniversitelerde bilim insanı, iş dünyasında girişimci, siyasette söz sahibi, kültürde ve sanatta iz bırakan nice Yozgatlı var. Bir araya gelecek, birlik olacak olsak, yalnız Ankara’ya değil, tüm Türkiye’ye yön verecek bir güç olurduk. Ama maalesef, çoğu zaman bu potansiyeli heba ediyoruz.
Gelin, bu kaderi değiştirelim. Gelin, birbirimize daha sıkı sarılalım. Ankara sokaklarında karşılaştığımız her Yozgatlı’ya sadece hemşehri gözüyle değil, kardeş gözüyle bakalım. Çünkü bu şehirde ve bu dünyada gerçekten güçlü olmanın yolu, sayı çokluğundan değil; gönül birliğinden geçer.
Bu güne dair bir son söz söyleyecek olursak; Biz bir milyon Yozgatlı olabiliriz, ama eğer birbirimize kalpten bağlanmazsak, bir avuç bile etmeyiz.