Annemin sözüdür…
Her zaman anlamlı bulduğum ve siyasete de uyarlamakta beis görmediğim bir hakikatin en manidar ifade şekli;
“Göz görmez akıl görür…”
Siyasi iradenin de sahip çıkması gereken, siyaseti muktedir kılacak bir söz olduğuna inanıyorum.
Zira dün AK Parti’nin STK toplantısı buna en güzel örnek.
AK Parti Sivil Toplum ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Harun Karacan Yozgat’taydı.
STK’lar vesilesiyle Yozgat’ın nabzını tutmak adına organize edilmiş mükemmel bir organizasyon.
Ayrıca Karacan’ın samimi yaklaşımı ile ortaya koyduğu duruşa da peşinen dikkat çekmek istiyorum.
Bir Anadolu kimliği ortaya koydu/koymaya çalıştı.
Gelelim muhteviyata.
Karacan, güne esnaf ziyareti ile başladı. Halkla konuştu, dinledi, dinledi, dinledi…
Sonrasında partililer ve geniş yelpazede STK katılımı ile gerçekleştirilen kahvaltılı toplantı.
Partililerin de ağırlıkla katıldığı toplantıda ilk söz alan Kırmızı ET Birliği Başkanı oldu.
Sonrasını sormayın, çünkü bir basın mensubu olarak ben de bilmiyorum.
Toplantının bu bölümü basına kapalı yapıldı.
Toplantıların basına kapalı olmasına bozulan, ego yapan, rahatsızlık duyan, gıcıklık olsun diye tepki gösteren bir basın mensubu değilim.
Gayet normal karşılarım bu tür durumları. Lakin STK’ların sorun anlatma, siyasi iradenin sorun dinleme adına son yıllarda gerçekleştirilmiş ciddi bir organizasyonda bilgi edinme hakkından mahrum kaldık ona yanıyorum.
Önemli mi, hem önemli hem değil.
Önemli, eğer sorunlar o dört duvar arasında kaybolup gidecekse, sözler buharlaşacaksa…
Önemsiz, siyasi irade sarf edilen her kelama sahip çıkıp, sorun, beklenti ve taleplerden oluşan ifadeleri akıl gözüyle görecekse.
Basın mensuplarının o toplantının detaylarına muktedir olamayışının önemi ve önemsiz kısmını da anladık.
AK PARTİ YOZGAT’I NASIL GÖRÜYOR?
O toplantıda bulunma imkanım olsaydı, gözle görünmeyen akıl gözüyle görünenleri ifade etmek isterdim.
Mesela;
Gözle görünen devasa, modern, göz doldurucu Şehir Hastanesinin bir türlü görünmeyen personel ve sistem açığını dile getirirdim,
Yozgat’ın tam ortasından geçen duble yolun, aslında göründüğü gibi bir duble yol olmadığını, çile yolu olduğunu ifade ederdim,
Mesela Karayolları Bölge Müdürlüğünün Yozgat’ı önemsemediğini, değer vermediğini söylerdim.
Yozgat’ta yerel yönetimlerin yeterince desteklenmediğinden bahsederdim.
Yozgat Belediyesinin ciddi iş yüküne karşılık Ankara’dan yeterli desteği almadığını belirtir, ivedilikle ciddi kaynaklar aktarılmasının önemine vurgu yapardım.
Yozgat’ın en önemli ihtiyaçlarından bir tanesi olan Süt Bölümünün Et Balık Kurumunda esrarengiz bir şekilde açılmamasının akıl gözüyle de görülmesini isterdim.
Yozgat’taki çatışmalı bürokrasi ve siyasete dikkat çekerdim.
Bir birine nispet yapan mahalle ahalisi misali yöneticiler yüzünden Yozgat’ta pek çok işin neticeye ulaşmadan kangren olduğu gerçeğine işaret eder, makam sahiplerinin millet adına o koltukta oturduğunu birilerinin hatırlatmasını isterdim.
Bozok Üniversitesi gibi bir kıymetli hazinenin, Yozgat’ın göz bebeği bir kurumun yeterli desteği almadığından bahsederdim.
Bozok Üniversitesi’nin pozitif ayrıcalığa ihtiyaç duyduğunu yüksek sesle haykırırdım.
Yapılan kıymetli yatırımların basit. eksik, hata, kurumsal zafiyet, makam zadelerin kişisel çatışmaları yüzünden heba edildiğini söyler, siyasi iradenin, iktidar sahiplerinin bir an evvel gerçeklere akıl gözüyle bakması gerektiğini vurgulardım.
Hülasa akıl gözüyle görülmeyen ne varsa dile getirmekten çekinmezdim.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ısrar, inatla, kararlılıkla Türkiye’yi o zorlu viraja, 2019’a götürmeye çalışırken Yozgat’ta akıl gözüyle görünmeyen pek çok basit eksikliğin bu yolculuğa ciddi yaralar açtığını yüksek sesle dile getirirdim.
Siyasette eğer göz değil de, akıl gözü görse idi Yozgat’ta her şeyin daha güzel olacağını söylerdim ama ne fayda…
O toplantıda ben yoktum…