Yozgatlı, ismini taşıyan STK'lar üzerinden yaşanan tartışmalardan bıktı, usandı, gına geldi.
Yozgatlılar’ın iç isyanı, sessiz çığlığı ama bir türlü duyan yok ya da duymazdan, görmezden gelniyor bir gerçek.
Koca memleketin adını taşıyan sivil toplum kuruluşları üzerinden yürütülen hesaplaşmalardan, küskünlüklerden, hiziplerden bıktık.
Dünyanın dört bir yanında Yozgat adıyla açılan dernekler, platformlar, vakıflar…
Ne yazık ki “çoğalmak” adına parçalanarak büyüdüler.
Ama bu büyüme, birlik değil, fitne getirdi.
Bu artış, güç değil, kutuplaşma getirdi.
Yozgatlılar arasına öyle bir soğukluk düştü ki; siyaseti de vurdu, iş dünyasını da, memleket hasretiyle yanan gurbetçimizi de...
Eskiden “hemşehri” kelimesi içimizi ısıtırdı. Şimdi bazı STK başkanlarının kullandığı o söz, insanın yüreğine buz gibi dokunuyor.
Algıyla, afişle, boy boy fotoğraflarla, sanki “Yozgat dünyaya hükmediyor” gibi bir hava yaratılıyor. Ama içi bomboş.
Sadece kendi çıkarı için “Yozgatlılık duygusunu” kullananlara karşı artık maymun gözünü açtı.
Kusura bakmasın kimse. Bu şehre samimiyetle hizmet eden, koca yürekli, dürüst insanlar hâlâ var.
Ama onların önüne gölge düşürmeyin. Kendi aralarında küsen, küsüldükçe yeni dernek kuran bir zihniyet neye hizmet eder?
Kimse kusura bakmasın, ama artık şu soruyu açıkça sormak gerek:
Sahi, aynaya bakıyor musunuz?
Nasıl göründüğümüzün farkında mıyız?
Yozgatlılık, bir çeyrek altın gibi kıymetlidir. Ama bazıları bu çeyreği bozdur bozdur harcamaya devam ediyor.
Bu hali gören genç, siyasetten soğuyor. İş insanı geri çekiliyor.
Yurt dışında Yozgatlılıkla övünen nice insan, artık adını bile anmak istemiyor.
Bir üniversite öğrencisi, bir gariban hemşehrimiz, bir memleket sevdalısı, yardım umuduyla kapıyı çaldığında; karşısında koca koca logoları değil, duvar gibi suratları buluyor. Ve şimdi… Üstüne bir de siyasetteki gerginlik bini bir para.
Türkiye’deki atmosfer zaten sert. Ama bu sertliğin en çok zarar verdiği yerler bizim gibi “gönül şehirleri.”
Yozgat gibi yerlerde siyaset, çay ocağında başlar, düğünde devam eder, cenazede biterdi.
Ama artık öyle mi?
Bir bakıyoruz, aynı sokakta büyüyen iki genç, farklı partilere gönül verdiği için selamı kesmiş.
Bir bakıyoruz, STK üzerinden siyaset dizayn edilmeye çalışılıyor.
İsim vermeye gerek yok, herkes her şeyi biliyor.
Gerginlikten beslenen bir siyaset dili, Yozgat gibi duygusal şehirleri örseliyor. Sahi ne oldu bizim o “hoşgörüye” dayalı memleketimize?
Bu yazıyı okuyanların çoğu “üzerime alınmadım” diyecektir. Ama “koca yürekli Yozgatlı” lafı geçince hemen bir gururlanacaklar, biliyorum. O yüzden yazıyorum.
Lütfen artık yeter. Kimseyi ötekileştirmeyelim.
Sırf kendimize alan açmak için başkasının emeğini yok saymayalım.
Ve Allah rızası için, siyaseti de STK'yı da bu kadar hoyratça kullanmayalım.
Yozgatlılık kimliğini taşımanın bir ağırlığı, bir asaleti vardır.
Bunu sırf afişte iyi görünüyor diye harcamayalım.
Son sözüm, niyeti halis, duruşu sağlam, kalbi memleket için atan Yozgatlılara:
Sizi ayrı tutuyorum.
Sizi biliyoruz.
Ama bu gidiş hayra alamet değil.
Bu sevdadan rant değil, hizmet doğmalı.